tag:blogger.com,1999:blog-76457798623718158042024-03-12T19:57:21.715-07:00ye iç sevStavrianihttp://www.blogger.com/profile/12594839603846494096noreply@blogger.comBlogger29125tag:blogger.com,1999:blog-7645779862371815804.post-39814024238719986732013-10-18T17:28:00.001-07:002013-10-30T02:15:39.551-07:00arpa şehriyeli orfoz fırında; Bernini aşçı olsaydı...<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
Uzun bir aradan sonra merhaba! Yazmayalı neredeyse bir yıl oldu ama hayat çok kaptırıcı olduğundan beni benden aldı...Yemek hayatımdan çıkmadı, tam tersi; hiç olmadığı kadar zamanımı almaya başladı ama yazmayı nasıl özlemişim bir bilseniz...Asıl konuya geçeceğim çünkü saat geç oldu ve yarın restoranda macera dolu bir gün, enerjimi hapsetmek için sabahın gelişini bekliyor. Vallahi ben sabırsızlanıyorum teslim olmaya.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiDq-yuNiCbJqYU4lOaXTszEaC-6V53OVgV-vYyMKJYKo2RleaAFQAIY3TsZO92qw_F0OON4MaIr0s5fAN2Pi7RoOqYGWNP8erji4q7j-k6sNNbQ487lwucGhxhdOBE-BmHeauqNqQMUyE/s400/2013-09-01+14.11.29.jpg" width="300" /></div>
<br />
Bu aralar aşık olduğum bir sürü tabak çıktı ortaya. Bazıları bir yemek muhabbeti sırasında bir sözcükten oluştu bazıları ise bir kitap okurken. Hepsi mükemmel; Birbirnden tutkulu ve mahvetici (kara sevda gibisinden) ve bana verdikleri duygulardan kurtulmak için birçok defa pişirmek istedim sevdiklerime. Fakat hala tadına doyamadığım bir eser var o da arpa şehriyeli orfoz. Ah, öyle bi zamanlamada geldi ki hayatıma; baharata -yoluma devam edebilmek için- ihtiyacım varken, moral ararken, ruhumu canladıracak sağlam bir heyecana susamişken, bu asil tabak beni kurtarmak için "hey sen, gelsene yanıma" yanlış anlaşılmayacak bir emir kibi kullanıp resmen yanına aldı. Günlerdir çevreme anlatacak anlamlı bir olay oldu. Aylardır zevk veren bir yemek oldu. Kısaca balığı her haliyle sevenler ve sevmeyenler için unutulmayacak bir lezzet oldu.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh_TbOoNP55qszW_-ffLavabUZumbXCmRZ_4U33Q0htjnoSBCsSVUFqopNTbccuGitQfn7DYhadXnU4gU7tWYT-qqzlVL5lAUFjG3-nN0jy9Z0OtronTCafnk9H34bWYEQJ8hxrqvNGGhU/s1600/2013-09-01+16.57.49.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh_TbOoNP55qszW_-ffLavabUZumbXCmRZ_4U33Q0htjnoSBCsSVUFqopNTbccuGitQfn7DYhadXnU4gU7tWYT-qqzlVL5lAUFjG3-nN0jy9Z0OtronTCafnk9H34bWYEQJ8hxrqvNGGhU/s400/2013-09-01+16.57.49.jpg" width="400" /></a></div>
<br />
Tarifi bana ait olmamasına rağmen inatla sahiplendim. Yaratıcısı bir Yunan şefi Periklis Koskinas ve bir konserde koparken ilham jeton gibi düşmüş. Ve böyle oldu: Balıkçıya git, taze bir orfoz yada sinarit al. Eve dönersin, mutfağa girersin bir kahde de yuvarlarsın kibarca malzemeleri hazırlarken. Balığı fileto yapma allahın varsa. Geniş ve ağır bir tavada balığı sotele ve aynı sıvıda minik küp doğranmış bir kuru soğanı da bronzlaştır. Sıra sarımsakta; Ben en az 3 adet diş ince ince doğrarım. Bayılıyorum sarımsağa. Soteledığın balık bıraktığın yerden mest olmuş bir ifade ile bakıyor sana şu an! Arpa şehriyeyi ekle, kavur. Soğan gibi doğranmiş domatesle söndür, bir çubuk tarçın ver tavaya, toz kakule, yeni bahar, karanfil, kara biber, tuz. Hiç birini abartma yada en sevdiğini abart ama çok fazla değil. Baharat ölçülerini ben de bilmiyorum bilsem de vermem çünkü hic ama hiç önemli değil.Tava aromaları coşturmuş olmalı, sakinleştirmek icin biraz balık suyu eklemeye ne dersin? Tarifte yoktu fakat ben maydanoz kıyıdım ve cömertçe attım karışıma. Ferahlık ve ekstra lezzet kattı. Eskiden tanıdıklarmiş gibi anında bütünleşti baharatların agir sohbetiyle. Tam seni konuşuyorduk derler gibi kucak açtılar yeşilliğe. Arpa şehriyeyi çok fazla pişirmeden sanki-çukur bir tepsiye al ve üzerine balığı yerleştir. Sıcak fırın onu bal gibi olana kadar pişirmesine zaman tanı. Hazır olunca üzerinde keci peyniri serp ve olduğu gibi sun sevdiklerine. Yani tepsi ile. Bundan karizmatik bir jest yoktur.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjOelBqy-AOVLEaEJKhoGAnRC9hRQIIszIGdQ7Sl8WwgtB1I6p3w2a01iQYPdpWsjL4huP8eeA6tKeXqPewdt4wKYMwzIhq8wERFX6veOgDE237bdxsMKiy0b0nTA78G9tQuS2Wd3XVBdY/s1600/2013-09-01+16.57.58.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjOelBqy-AOVLEaEJKhoGAnRC9hRQIIszIGdQ7Sl8WwgtB1I6p3w2a01iQYPdpWsjL4huP8eeA6tKeXqPewdt4wKYMwzIhq8wERFX6veOgDE237bdxsMKiy0b0nTA78G9tQuS2Wd3XVBdY/s400/2013-09-01+16.57.58.jpg" width="400" /></a></div>
<br />
Marianna Yerasimos'un 500 yıllık Osmanlı mutfağını kitabını yeni bitirmiştim. Top Kapı aşçıları çok çakallarmiş; Balıklara karanfil, kakule ve onların çekiciliğine benzer baharatları kullanıyorlamış. Sonra bu Yunan şefin tabağı yaşayan bir efsane gibi inmiş göklerden. Ah, daha ne diyebirilirim? Bu güzel balığın beyaz eti kakule ile birleşince adeta semfonik orketsrasi gibi midenizi duygulandırabilir. Tarçının sakinleştirici kişiliği balığa zariflik, yeni baharin derinliği ise hoş bir hüzün verir. Kesin o. Sarımsaktan bahsetmekten asla unutmam; o kalbımın tahtasındada oturur zaten hep. Maydanoz zeki bir espri gibi orfoz korosuna canlılık verir ve siz- sonuç olarak- mutlu olursunuz...</div>
Stavrianihttp://www.blogger.com/profile/12594839603846494096noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-7645779862371815804.post-23706966145707617682012-10-03T01:18:00.001-07:002012-10-03T02:02:04.734-07:00pırasalı pita; sonbaharın selam aleykümü<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
Sonunda en sevdiğim mevsime kavuştum. Yazı ne kadar sevsem de, Istanbul gibi vahşi bir şehirde yaşanacak bir mevsim olmadığı için, sonbaharın gelişi beni her zaman mutlu etmişti. Takvime nadiren bakarım yine de, saati da asla takmam. Bir caminin çeşmesinde oturan amcalara saatı sormak, onlara içten teşekkür etmek ve yoluma devam etmek, zamanımı daha samimi bir şekilde değerlendirdiğimi hissetirir bana. Nasıl olsa havanın estiği rüzgarlar, güneşin tene uyguladığı baskı ve manavların tezgahları en güvenilir takvimdir. Zaten bu şekilde sonbaharın selamını duydum; atmosferin serinleşmesi, sıcaklığın kibarlaşması ve pırasaların ortaya çıkmasıyla.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj-DtIIU-HP_29aQjE3FEruTcu8J3nbf-me0cpJHJw21zmS_mXg5BUZrQHIN2I8aOxgkYMch689g_tRHMpA8FG3lXxpppMK7JG9Zxgli5XETa0Rs4kr7WBQwGiujCiRkNybnK-C4-jc1Yk/s1600/2012-10-02+13.56.00.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj-DtIIU-HP_29aQjE3FEruTcu8J3nbf-me0cpJHJw21zmS_mXg5BUZrQHIN2I8aOxgkYMch689g_tRHMpA8FG3lXxpppMK7JG9Zxgli5XETa0Rs4kr7WBQwGiujCiRkNybnK-C4-jc1Yk/s400/2012-10-02+13.56.00.jpg" width="400" /></a></div>
<br />
<div style="text-align: left;">
</div>
Soğan ve sarımsağın en yakın akrabasıdır pırasa ve Antik Yunan yemek kültüründe çok önemli bir sebzeydi.<br />
Aristotelis'e göre pırasanın ses tellerine faydası büyükmüş o yüzden sanatsever ve oldukça sapık Romalı Imparator Neron bol zeytin yağıyla birlikte sıkça tüketirmiş. Yunan mitoloji de pırasayı çok övmüş; <a href="http://en.wikipedia.org/wiki/Leto">Lito</a>, ikiz tanrılara, Artemis ve Apolon, hamileyken canı hep pırasa çekermiş ve onun için <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Delfi">Delfi'de </a>yapılan Theoxenia kurban bayramına ikiz tanrıların annesine büyük bir yabani pırasayı getiren ancak kutsal sofraya katılabilirmiş. <br />
Tadı soğandan tatlı olan bu güzel sebze antik evlerin bahçelerinde bile yetiştirilirmiş ve Giritli bir rahip olan Agapios Landos'a göre, tarımcılar gibi bünyeleri güçlü olan insanlar tüketmeliymiş, çünkü çok 'sıcak' bir sebzeymiş ve narin bedenler kaldıramazmıs...*<br />
<br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhxc-3DF42utLRakNzu-7j-lhEZp56OpHdYhIjfSWpYFUdxGe2NVHLi4IOr7elM82VSRj51uE-84IuGoZwvhK5-QM-FuRz1Cwal4tJPyeXUUpysfigAQQ9_1XoVDvqOuSz4SmTPXp2tA5k/s1600/apollo3.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhxc-3DF42utLRakNzu-7j-lhEZp56OpHdYhIjfSWpYFUdxGe2NVHLi4IOr7elM82VSRj51uE-84IuGoZwvhK5-QM-FuRz1Cwal4tJPyeXUUpysfigAQQ9_1XoVDvqOuSz4SmTPXp2tA5k/s400/apollo3.jpg" width="295" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><a href="http://www.mlahanas.de/Greeks/Mythology/Leto.html">http://www.mlahanas.de/Greeks/Mythology/Leto.html</a></td></tr>
</tbody></table>
<br />
Pırasayı görünce az kaldı çığlık atıyordum abartmıyorum. Atmadım tabiki de ama canım çok istedi. Bir dahaki sefer kendimi tutmadan kibarca bir çığlık atacağıma karar verdim. Hemen bir kilo aldım, bir demet dereotu da aldım yanına, 500 gr beyaz peynir, bir demet taze soğan, kuru soğan evde zaten vardı, ıspanak olmasa da olur, muskat da var evde ve mutlu mutlu eve doğru yürümeye başladım. Poşetleri elimde hafif hissettim Cihangir kahvesinden geçerken; vay be, neredeyse sekiz yıl geçti buraya yerleşeli, bir sonbahar daha Istanbul'da. Kesin son kışımı yaşayacağım bu üzgün şehirde. Her sene son diyorum...<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjMEmIRngtZdhn_NoKSQMPSfM2NZZW24aB6ihAoExE4Y3xAByUO41VwmFieXnTNOQPMkZq8kInCjOL597_wQACiwSA1uVLepgWW-5KmTHx36bzvS8z_G4HNzXCncDWgpECmehpLW1j3xbo/s1600/2012-09-03+17.44.05+(2).jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjMEmIRngtZdhn_NoKSQMPSfM2NZZW24aB6ihAoExE4Y3xAByUO41VwmFieXnTNOQPMkZq8kInCjOL597_wQACiwSA1uVLepgWW-5KmTHx36bzvS8z_G4HNzXCncDWgpECmehpLW1j3xbo/s400/2012-09-03+17.44.05+(2).jpg" width="400" /></a></div>
<br />
Mutfağıma bayılıyorum. Dolaplar ahşap ve gizli barok bir havaları var, çiniler oldukça 80'ler karakterli ve pencerenin dantelli kiraz motifli perdesini çektiğim zaman kız kulesini görebiliyorum. Pırasalı pitama başlamak için daha uygun bir ortamda bulunamazdım. Hamur kendi elinizden çıkmalı çünkü istediğimiz Yunan köylerinde yapılan pırasalı börektir o yüzden yufkanın tarzı çok önemli. Bir leğende; yarım paket un, yarım su bardağı kırmızı şarap ya da sirke, 4-5 çk zeytin yağı, tuz ve kara biber. Ellerinizle iyice karıştırın ve malzemeler bütünleştikten sonra kabul edebileceği ılık su ekleyin. Ellerinize yapışmayan, mis gibi kokan, opesiniz gelen bir hamur eldedikten sonra temiz bir havluyla örtün ve en az yarım saat için dinlenmesine izin verin. O sırada pitanın içeriğini hazırlayacağız.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjSgvwHkcbRsjT-JGbtns0wmQLalv9wuQX94EQBa4e3m4Hv2I2DQkZdTdCNJSyUKZ1xFSQY00_hKHBcFkcuzUEn-QsEkk8fVGSweCx2X-faLIlu_JdIgmpxKJCNvycBdCqFulDiSOyhp34/s1600/2012-09-03+17.55.56+(1).jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjSgvwHkcbRsjT-JGbtns0wmQLalv9wuQX94EQBa4e3m4Hv2I2DQkZdTdCNJSyUKZ1xFSQY00_hKHBcFkcuzUEn-QsEkk8fVGSweCx2X-faLIlu_JdIgmpxKJCNvycBdCqFulDiSOyhp34/s400/2012-09-03+17.55.56+(1).jpg" width="400" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="text-align: left;">İlk önce dereotunu ince kıyıyoruz. Beyaz peyniri elimizle kibarca ezerek parçalıyoruz ve dereotuyla birleştiriyoruz. Pırasaların dış kabuğunu çıkarıyoruz ve özenle yıkıyoruz, kurutup orta halka şeklinde kesiyoruz. Bir tane kuru soğan da ince doğruyoruz, taze soğanları da aynı şekilde. Isıtılmış büyük bir tavada zeytin yağ ekliyoruz ve pırasaları sote ediyoruz. Sote ederken çok az tuz ve kara biber ekleyebilirsiniz, ben her zaman eklerim. Pırasa hazır olduktan sonra soğanları sote ediyorsunuz çok az tuz ve kara biber ekleyerek. Pırasaların ve soğanların soğumasını beklerken unlanmış bir tezgah üzerinde hamur topumuzu ikiye bölüyörüz ama eşit olmayacaklar; tepsiye gidicek ilk yufka daha büyük olmalı. Kullanacağınız tepsiye birkaç damla zeytin yağı ve üzerine biraz un serpin. Böylece pitanızın altı tutmayacak. Yufkanızı serin ve pırasaları, soğanları ve dere otla birlikte peyniri bir kapta karıştırıyoruz. Bu aşamada üzerinde biraz muskat da rendeleyebilirsiniz; aroması çok zarif ve yumuşaktır, kesinlikle destekler pitanızı. Artık karışımı yufkaya yerleştirebilirsiniz ve diğer yufka ile kapatırsınız. Bir yemek fırçasıyla biraz zeytin yağıyla yağlayın yufkayı ve elinizdekilere göre, susam beyaz ya da siyah, belki ikisi olsa bile, çörekotu ile son bir renk katın esere. Ucu keskin bir bıçakla dikey ve yatay çizgiler atın ki pitanız kabarmasın. Folyo ile örtün ve 180 dereceye ısınmış bir fırına verin. 45 dakika sonra kontrol edin; altı piştiyse, folyoyu çıkarın ve pitanız kızarır kızarmaz fırından alın.</span></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgeO8Pso7M2HWYBcIfMmoRnc1vSguCc7jbWP1mmguL3Gt1kNqafz3Ev4h3o_Kc_veDXYbX1hsmh4s5jsi7A5maBJ91Utt3LblPECDQgRHvpVSXPrqJX1sF-kFzfkzMz9CgpDZcY0y4Tdy8/s1600/2012-09-03+19.42.58.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgeO8Pso7M2HWYBcIfMmoRnc1vSguCc7jbWP1mmguL3Gt1kNqafz3Ev4h3o_Kc_veDXYbX1hsmh4s5jsi7A5maBJ91Utt3LblPECDQgRHvpVSXPrqJX1sF-kFzfkzMz9CgpDZcY0y4Tdy8/s400/2012-09-03+19.42.58.jpg" width="400" /></a></div>
<br />
Hemen tadına bakmak istiyor olabilirsiniz ama soğumasını beklerseniz lezzetini daha net bir şekilde hissedebileceksiniz. Sevdiklerime en sıkça yaptığım şeylerden biridir pırasalı pita. Asla kırıntı kalmaz ve hemen atlamasınlar diye sıcakken korkunç gerekçeler sunmak zorunda kalıyorum her defasında. Ve hafif bir salata ile yanında gayet doyurucu bir ana yemeğin yerine bile geçebilir. Denerseniz, bilmek isterim!<br />
<br />
<br />
<span style="background-color: white; font-family: 'Trebuchet MS'; font-size: 13px;">* Marianna Kavroulaki, "Η γλώσσα της γεύσης" (Tadın sözcüğü)</span><br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br /></div>
Stavrianihttp://www.blogger.com/profile/12594839603846494096noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7645779862371815804.post-71355919144574067832012-08-16T13:47:00.000-07:002012-08-16T13:48:27.531-07:00kabak köftesi; yazın özeti<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
Hayatımda kaç kere klasik bir yunan tavernasında bulunduğumu saymaya kalkmam, yorucu olacaktır . Masada babam, annem, amcalar, teyzeler, onların arkadaşları ve benim kadar eğlenmeyen kuzenlerle, bir daha görmediğim ama kısa oyun ilişkimiz olan alakasız yan masaların çocukları. Verilen siparişlerin protokolu de belli: vazgeçilmez köy salatası ve onun müthiş suyuna batırmak için yanında ızgaralanmış, zeytin yağlanmış, tuzlanmış ve kekiklenmiş ekmek dilimleri; ayva şeklinde kesilmiş zeytin yağında kızartılmış patates. Ve kısa bir duraksamadan sonra, büyüklerin sadece göz teması kurduğu, sofranın temsilcisi sonunda siparişe şöyle başlardı; kabak mücveri (iki tane), kızarmış patlıcan, patlıcan salatası vs, vs....<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhJbVAHymei2UjyGe2JqkF1eDRR9WiNRalOci6jHhlp19orIkMNE19WpdxRIGMdUl0RdDnoZ0hhAnL4CuR0lyViEQPKpJHBHq86B-THGvM1R0Pyf7rf19xD_wL7rYIQq2eq1l3isbKB55o/s1600/2012-08-02+14.49.23.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhJbVAHymei2UjyGe2JqkF1eDRR9WiNRalOci6jHhlp19orIkMNE19WpdxRIGMdUl0RdDnoZ0hhAnL4CuR0lyViEQPKpJHBHq86B-THGvM1R0Pyf7rf19xD_wL7rYIQq2eq1l3isbKB55o/s400/2012-08-02+14.49.23.jpg" width="300" /></a></div>
<br />
<div>
Bense, her zaman merakla beklerdim o anı. Kabak mücveri, daha doğrusu kabak köftesi, bu üzerine yönelen komplocu bakışları neye borçluydu? Kendi arkadaşlarımla tavernalara gitmeye başladıktan sonra, artık gastronomi açısından bir yetişkin olarak bu sırrı çözebildim; kabak mücveri, bir lokmada yazın özetini hatasız yazabilmiş tek mezedir. Hatta bir güzellik yarışmasına gitse, kesin klasik güzellik taçı alır; ama, hayatta bir dergiye çıplak pozlar vermeyi kabul etmez. Göze değil, damağa çarpıcıdır çünkü.</div>
<div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjOrBfhQPwRAV9DU624hm83_QKBvsvk1Yl5Kvrb7_Fn3iqScSzHZcC9RIIOWfURDyorJECWcEcakZTu6S3Bf9LCCvN1BSHyx9AeW_KWMbfhRfQEH8C15_v7lAA976rjy25V497qrp-PLzM/s1600/2012-08-02+14.48.55.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjOrBfhQPwRAV9DU624hm83_QKBvsvk1Yl5Kvrb7_Fn3iqScSzHZcC9RIIOWfURDyorJECWcEcakZTu6S3Bf9LCCvN1BSHyx9AeW_KWMbfhRfQEH8C15_v7lAA976rjy25V497qrp-PLzM/s400/2012-08-02+14.48.55.jpg" width="400" /></a></div>
<br />
Sır yok, iyi malzemeler var; iyi bakılmış kabak bulmak zor; ama, torpil varsa hiç durmayın. Rendeleyin, sıkın kibarca ve tuzla birlikte süzgeçte bekletin. Ben, bir kilo kabak için en az 300 gr feta ya da beyaz peyniri kullanırım. Yumurta hiç kullanmam, gerek duymuyor bence güzel kabak. Kabartma tozuna muhtaç kalmaz, inanın bana! Dereotu bu reçetenin en önemli oyuncusu. Bir demet yeter, daha aza yetinmeyin ama. Kuru soğan ince kıyılmış. Karabiber de var olmalı. Un ne kadar çekerse. Sonuç olarak, kuru ama çok sulu da olmayan bir karışım kalacak elinizde. Kızgın zeytin yağda bir çorba kaşığıyla tavaya karışımdan atın. Köftenin şeklini kaşık ve kızgın yağın vermesine müsaade edin. Tavaya verdikten sonra hiç rahatsız etmeyin, alt tarafı iyice kızarmasına izin verin, sonra çevirin. Karışımınız bitinceye kadar aynı şekilde davranın ve hazır olanları birkaç dakika için, üzerini mutfak havlusuyla örteceğiniz bir tabağa yerleştirin. Yanında ferah bir sos hazırlayın; süzme yoğurt, ezilmiş sarımsak, tuz, karabiber ve zeytin yağı. Dibine kadar dalın kabak köftenizle, damak çildiracak. Yazınızı sevdiklerinizle özetlemek için daha iyi bir fikriniz var mı?</div>
</div>
Stavrianihttp://www.blogger.com/profile/12594839603846494096noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7645779862371815804.post-7899364363553697052012-07-20T08:34:00.000-07:002012-07-20T12:13:59.979-07:00reçelin edebiyatı: kirazlar<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
Aklınızdan geçti mi hiç? Özgürlük, yemekte de var; morali etkileyen, gündelik rutini şaşırtan ve huzursuz damağa tutku katan değişik bir ifade etme özgürlüğü bu. Fakat, onun sayesinde en çok yaşadığımız şey kendimizdir; çünkü yediklerimiz, bazen egomuza meydan okuyacak kadar geçmişimize bağlı bir tünel oluştururlar...<br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiqihjOMRACvjL9W5UmwRc5Ur6kSqp0UikA6Jxs2iL-Ga-5cbhxk_DMWRqDx7cUBtfa0CZuRyvSV_bkAKOktEvR9X3wcr3Lg703mp6sR9guXEOZ_WS0nFu5l3inKRwqhxlieG0Qcj_Phts/s1600/2012-07-11+15.44.38.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiqihjOMRACvjL9W5UmwRc5Ur6kSqp0UikA6Jxs2iL-Ga-5cbhxk_DMWRqDx7cUBtfa0CZuRyvSV_bkAKOktEvR9X3wcr3Lg703mp6sR9guXEOZ_WS0nFu5l3inKRwqhxlieG0Qcj_Phts/s400/2012-07-11+15.44.38.jpg" width="300" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<br />
<span style="background-color: white;">Buzdolabındaki kirazlar reçel olmuş, böylece daha uzun sürecek varlıkları. Taze meyve pişirdim ve onun görüntüsü bambaşka, enerjisi ise dengeli</span><span style="background-color: white;">. Reçelin bir kısmını minik ve </span><span style="background-color: white;">transparan</span><span style="background-color: white;"> bir kahve </span><span style="background-color: white;">fincanına</span><span style="background-color: white;"> koydum ve güneşin her gün ihlal ettiği pencereme yerleştirip yoğunluğunun parlamasını izledim; doğal derin ve koyu kırmızının ne kadar acayip ve nadir bir renk olduğunu hatırladım.</span><br />
<span style="background-color: white;"><br /></span><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjwLorJID3cNao0NgVz37LjznuMTLuQ9cW5PO1FDUokph1mBTGwK6XlygoeZlJ6z26wGUcDl8TZM3hWt7zqWfPxh-D_T9bdbPMn0m_4srYRMtNqr8ijggcrL4FXoyJNEscIQRg84W3fL0k/s1600/2012-07-11+15.40.36.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjwLorJID3cNao0NgVz37LjznuMTLuQ9cW5PO1FDUokph1mBTGwK6XlygoeZlJ6z26wGUcDl8TZM3hWt7zqWfPxh-D_T9bdbPMn0m_4srYRMtNqr8ijggcrL4FXoyJNEscIQRg84W3fL0k/s400/2012-07-11+15.40.36.jpg" width="400" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<span style="background-color: white;">Çekirdekleri kirazlardan çıkarın, dikkat ettin ama; kirazlardan akan sıvıyı istiyoruz, o yüzden çekirdekleri çıkarırken reçeliniz için kullanacağınız tencerenin üzerinde çalışın. Sonra ellerinizle kirazları kibarca ezin; hedefimiz püremsi bir görüntü değil, kirazların </span><span style="background-color: white;">vücutları belli olmalı. Damağınızı delecek tat, pürüzsüz olacak nasıl olsa. Şimdi onları tencerede yatırın ve üzerelerine şeker serpin; şeker miktarı elbette hem size hem de kirazlara göre eklenecek. Tüm yapacağınız bu kadar: tencereyi gece boyu buzdolabında rahat bırakın. Aromalar coşacak, şeker kan rengi sıvının içinde boğulacak. Ertesi gün reçeli, ilk başta kısık sonra da ortadan biraz daha yüksek bir ateşte 30-40 dakikaya kaynatacaksınız. Yoğunlaşmaya başlayınca karıştırın, sürekli değil ama. Reçelimin </span><span style="background-color: white;">inatçı olmasını istemem.</span><br />
<span style="background-color: white;"><br /></span><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhYTE6fND60I8YiBOfiP8wqaajLQ9Y8LYoj6RKEu1mXRyyMrA0pe3PQ10Mhe5IkFwcDjAd4S5hZeU5qE8nn3mxMGdLJwbk-qvasX-YNhab79RXR9fvG8hIhht0esgcVrKNyA3r0TGnwJx0/s1600/2012-07-12+12.07.28.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhYTE6fND60I8YiBOfiP8wqaajLQ9Y8LYoj6RKEu1mXRyyMrA0pe3PQ10Mhe5IkFwcDjAd4S5hZeU5qE8nn3mxMGdLJwbk-qvasX-YNhab79RXR9fvG8hIhht0esgcVrKNyA3r0TGnwJx0/s400/2012-07-12+12.07.28.jpg" width="400" /></a></div>
<span style="background-color: white;"><br /></span><br />
<span style="background-color: white;">Birçok reçete, tam pişme süresi sona doğru gelirken</span><span style="background-color: white;"> </span><span style="background-color: white;">limon suyu da ekletirler</span><span style="background-color: white;">; ama, ben bunu özellikle görmezden geldim. Bir kere incir reçeli yapmıştım ve bütün heyecanım paramparça oldu; limon suyu ekledim ve saldırgan aromasıyla incirlerin hissiyatında gölgeler yarattı. O yüzden bu sefer HAYIR dedim. Onun yerine, iki damla doğal vanilya yağı kullandım ve istediğimden fazla katkıda bulundu. Sizin aradığınız tamamen çıplak bir tatsa, sadece kirazlar ve şekerle muhatap olacaksınız. Tencerenizi ateşten alır almaz reçeli sterilize edilmiş kavanozlara transfer ettin, iyice kapattın, ışıktan ve sıcaktan koruyun. Ve muhtemelen bilirsiniz ki bir kavanoz açıldıktan sonra artık buzdolabında saklanır.</span><br />
<span style="background-color: white;"><br /></span><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhgYM4Kq3Us1HNk29PsnNIBba2Frhge9EtGwjUduES-Zx2btxgFbQIBWe_9U9rzbnI3u_Bg27NlGSawYlg12IYyDRrbJ84P3rXzDw7aq44J4bg5ZQMxqidKVe_YAfGwC8SGfNouiYNlJKg/s1600/2012-07-12+12.02.22.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhgYM4Kq3Us1HNk29PsnNIBba2Frhge9EtGwjUduES-Zx2btxgFbQIBWe_9U9rzbnI3u_Bg27NlGSawYlg12IYyDRrbJ84P3rXzDw7aq44J4bg5ZQMxqidKVe_YAfGwC8SGfNouiYNlJKg/s400/2012-07-12+12.02.22.jpg" width="400" /></a></div>
<span style="background-color: white;"><br /></span><br />
<span style="background-color: white;">Sıcak, taze ekmekle denedim, feta peynirin üzerinde de. Yoğurtla bir araya getirdim, yumurtalı ekmekle de. Yeşil salatalara bile azıcık ekledim. Hatta bazı muteber damaklar için dana eti ya da domuz etiyle aşırı anlamlı olabilir. </span><br />
Aslında nasıl kullanacağınız önemli değil; bir şeyi, <span style="background-color: white;">aynı ölçüde özel ve değerli </span><span style="background-color: white;">başka bir şeye dönüştürme gücüne sahipseniz, o zaman kendinizle de aynı şey gerçekleştirebilirsiniz. Yeter ki hayatınızdaki çekirdekleri uzaklaştırmak için zamanınızdan birkaç dakika verin...</span></div>Stavrianihttp://www.blogger.com/profile/12594839603846494096noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7645779862371815804.post-91157730312669138332012-06-29T14:06:00.003-07:002012-07-01T14:42:39.315-07:00evet, taze fasulyeli omlet<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
Buzdolabında hiç bir şey yoktu. Yeni taşındık, iş-güç, bir de yazın otoriter sıcaklığı...Bir Yunan adasının kumsalını hayal ederken, turuncu çinili banyodaki küvetin perdesini takmak, ama takmadan önce gidip satın almak, usta bulmak, sonra duvara delik açtırmak gibi basit işleri büyütecek kadar sabırsız, sinirli ve bitkindik; Batılı insanların dertleri çok gerçekdışı. Başkalarının hayali derdi olacak kadar. Neyse, buzdolabımızda hiç bir şey yoktu.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi5PyqWSA2InDZDybknURrEbKddqttPY9B4HgDG_TuQfsWzk8MEOOSqRhnbFi0gKtNjz-w7npH20sT-mIJf61CKrf_itE1gbpjlt-0NkpG56AXYLq7BiWi1jAF7jMWCApXbzYlCKD7lp_A/s1600/2012-06-28+14.15.31.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi5PyqWSA2InDZDybknURrEbKddqttPY9B4HgDG_TuQfsWzk8MEOOSqRhnbFi0gKtNjz-w7npH20sT-mIJf61CKrf_itE1gbpjlt-0NkpG56AXYLq7BiWi1jAF7jMWCApXbzYlCKD7lp_A/s400/2012-06-28+14.15.31.jpg" width="300" /></a></div>
<br />
<span style="background-color: white;">Bir dakika; en alt çekmecede yeşil yeşil takılan birileri vardı: Taze fasulye! Domates yoktu ama, pffff....Nasıl bir keder. Buzdolabı kapandı. Mucizelere inanmadığıma dair beni yalancı çıkaran tek bir hareket yaptım; buz dolabını tekrar açtım. Hmm, bir de yumurta ortaya çıkmış...Ve soğan da var, taze soğan da var, sarımsak yastığımın altında bile var...Kuşkonmaz ne zannettin bakalım? Sensiz omlet olmaz mı zannettin?</span><br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEieDwNps0HB0kEyWDkXoW1DJqaadtSIpHldGDgPP05BJb-4zX4bdDrhgvyPu1VMP0SdaJJyzEf6ApIA6BItz531ocfDAC-2qdR32509ezLVJBcj5AjxOw9xlgZ4_U2eACNNLW2bBZ3vPtQ/s1600/2012-06-28+12.53.21.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEieDwNps0HB0kEyWDkXoW1DJqaadtSIpHldGDgPP05BJb-4zX4bdDrhgvyPu1VMP0SdaJJyzEf6ApIA6BItz531ocfDAC-2qdR32509ezLVJBcj5AjxOw9xlgZ4_U2eACNNLW2bBZ3vPtQ/s400/2012-06-28+12.53.21.jpg" width="400" /></a></div>
<br />
<span style="background-color: white;">Kuru soğanı ince kıydım, yeşil olanı daha büyük parçalarda kestim, sarımsağı kum haline getirdim ve kokusu abartılacak ölçüde taze ve yoğun, Girit zeytin yağını da aynı sırayla sote ettim. Fakat önceden taze fasulyeyi -miktar konusunda siz karar verin, ne olacak ki?- 40 saniye için haşladım, hemen sonra buzlu suya attım, süzdüm ve beklettim tezgahın kenarında. Soğanlar renk almaya başlayınca fasulyeleri attım, bir dakika sote ettim ve 3 tane tuzlanmış-kara biberlenmiş ve çırpılmış yumurtayı da ekledim teflon tavaya. Sarı sıvıların tavanın her noktasına ulaştığından emin olun yuvarlak hareketler yaparak. Sonra ateşi kısın. Üzerine sevdiğiniz, tadı güçlü bir peynir serpin. Ben Van otlu peynirini kullandım. Omletinizin kuru olmasını istemeyin asla! Doğru miktarda nem güzel bir şeydir. Tadı, damağın en saklı hücrelerine sürdürebilen tek patikadır. Sıvılarını tamamen kaybetmeden bir tabakta servis edin. Omleti ikiye falan k</span><span style="background-color: white;">atlamayın</span><span style="background-color: white;"> bence, taze fasulyenin bu alışılmamış halini görmek çok hoştur...</span><br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEheqg59WGMKROlpzsxeWLotQVdiy2k10ewiekuXgH0Hk3nYaRAbldRrNJUl3kbW3-aU-bGPh4iieTfkmCw46K_ufGOYnaoiqFKupJnjjMFQwXuthZLSLrf65WQsWLt4VocBOZEtJyqM-50/s1600/2012-06-28+12.58.59.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEheqg59WGMKROlpzsxeWLotQVdiy2k10ewiekuXgH0Hk3nYaRAbldRrNJUl3kbW3-aU-bGPh4iieTfkmCw46K_ufGOYnaoiqFKupJnjjMFQwXuthZLSLrf65WQsWLt4VocBOZEtJyqM-50/s400/2012-06-28+12.58.59.jpg" width="400" /></a></div>
<br />
<span style="background-color: white;">Boğaç dedi ki Karadenizliler çıkan ilk taze fasulyelerle omlet yapıyorlarmış. Fakat domates de kullanıyorlarmış ve yapımı oldukça farklıymış kısaca. Ben domatesi </span><span style="background-color: white;">bilinçli olarak istemedim. Hep domatesli görmedik mi zaten? Kabartma tozu ve un da kullanmak istemedim. Ne gerek var ki? Soğanın tatlılığı, sarımsağın güzelliği ve taze soğanın ferahlığı artar ve yeter diye düşündüm.</span><span style="background-color: white;"> </span><span style="background-color: white;">Lezzetine inandığım için kalkıştım aslında taze fasulyeli omlet yapmaya. Gerçekten de çok orijinal, tatmin edici bir tatla karşılaştım. Bazen bir insanla tanışıyoruz ve onu sanki yıllardır tanıyormuşuz gibi geliyor ya... İşte, bu omlet eski bir tanıdıkmış gibi takıldı damağıma...</span><span style="background-color: white;"> </span><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<br /></div>Stavrianihttp://www.blogger.com/profile/12594839603846494096noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7645779862371815804.post-12982284600543400182012-05-24T18:30:00.000-07:002012-05-25T05:41:24.093-07:00terbiyeli enginarlı kuzu eti; valsin üç adımı<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Enginar; sebzelerin Elizabeti...</div>
<br />
Kafası adeta taç ama alçak gönüllü takılır. Tarlalarda hep ayakta, dik, gökyüzüne bakar gibi ama herkesin dikkatine muhtaç. Uzaktan yanyana duruyor gibiler ama yakınlarına gelince birbirlerine ciddi bir mesafe koyduklarını görürsünüz. Tamamen kendilerine kapanmışlar. Hakikaten, enginar kadar narsist bir yaratık tanımadım.<br />
<br />
<div style="text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiYn89-pcbH3zaW_sRe3_Etl7UJqg1TU8GTLNMDZNBPRsvelG6fnt4lyjcNSH2GusIxDNpCshWWJoE7-00tyLSVhe-Vqbx6HTJzs9lwPtYxompRPUzQdN7O9jf-kJYxuXPnyqVdrE3dH1Q/s1600/aginara.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiYn89-pcbH3zaW_sRe3_Etl7UJqg1TU8GTLNMDZNBPRsvelG6fnt4lyjcNSH2GusIxDNpCshWWJoE7-00tyLSVhe-Vqbx6HTJzs9lwPtYxompRPUzQdN7O9jf-kJYxuXPnyqVdrE3dH1Q/s400/aginara.jpg" width="353" /></a></div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
Antik dönem kaynaklarında (371-287 M.Ö) Sicilya'da yetiştirilen bir kaktüs türü olarak tasvir edilir; Romalılar sadece kalbini değil, soydukları sert yapraklarını da tuzlu suda beklettikten sonra yerlermiş, Yunanlılar ise başka yaban enginar türleri tüketirlermiş. Fakat "evcilleştirilmiş" versiyonu, yani bugün yediğimiz enginarı, Endülüs'ün Araplarına borçluyuz*. Enginar hatun, yetişmesinin her aşamasında yenen bir sebzedir; kışın hala bebekken ve yazın başlangıcında, olgun bir kraliçeyken; ayrıca insanların sağlığı için yapamayacağı iyilik yoktur.</div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
Aşırı ağır başlı oldukları için pek yakınlaşamadık ama tat olarak beni her zaman mutlu ettiler. Tek sevmediğim şey, enginarları aldığımız insandı, Fani hanım. Her yaz teyzelerim bizi bir ay için Nafplio'nun bir köyüne tatile götürürlerdi ve yazlık dairelerin sahibi o rahatsız edici kadındı. En sevdiği muhabbet herkesin hakkında dedikodu yapmak ve sürekli insanların kilolarıyla uğraşmaktı. Beni ne zaman görse, "Stavriani kilo mu aldın sen, ahahahaha, bütün yemeğini yiyormuşsun diye duydum...". Maalesef büyüklere saygı olayı ortada olduğu için tek yapabildiğim, utangaç bir şekilde gülümsemek ve susmaktı. O köyde tatildeyken en büyük stresi yaşıyordum aslında; "ya bu kadınla kalabalık içerisinde karşılaşam ne yaparım? Ya o anda hoşlandığım çocuk geçerse nasıl açıklarım fazla kilolarımı? Nasıl yüzüne bakarım?" diye düşünerek tatil zevki kalmazdı. Şimdi ise anlıyorum ki saygı göstermek bazen çok gereksiz bir kibarlik aracı, özellikle küçük yaşlarda travma geçirmek istemiyorsak. Yeğenime mesela "ne olursa olsun saygılı ol" demem, diyemem! Fani hanım gibi insanlara ancak "kendini asla ezdirme, her türlü ırkçılığa ve her türlü iyi olmayan niyete karşı çık ve rahatla" diyebilirim. Çünkü saygıyı ne statü ne de yaş uyandırır; tek uyandırabilen, karakterdir.</div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhJPOopOums11Vp63JxhiBKlIYK6Wd_6ldJV0Mie_cusyLl5i3GmYYGwFY9VbnISMzxHO7dtPPNz2BEmmTx0RTmJ83aarI9fduErhysFvk0xGAYnT-UB3iaaDm-7pOjsmGNXqViKVVef8E/s1600/fotograf+2.JPG" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhJPOopOums11Vp63JxhiBKlIYK6Wd_6ldJV0Mie_cusyLl5i3GmYYGwFY9VbnISMzxHO7dtPPNz2BEmmTx0RTmJ83aarI9fduErhysFvk0xGAYnT-UB3iaaDm-7pOjsmGNXqViKVVef8E/s400/fotograf+2.JPG" width="300" /> </a></div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
Enginar bir çok tabağın ilhamı olmuştur ve gastronomideki yeri kesinlikle VIP'dır. Hem Yunanistan'da hem Türkiye'de çok sevilir ve en sade halinden, haşlanmış, zeytin yağlı-limonlu, en resmisine kadar, dere otlu, terbiyeli, kuzu etli, kayıtsız bir zariflikle, vals oynuyor gibi geçer hep damaktan. Ve madem kuzular da en lezzetli dönemlerinde, size enginarlı kuzu budu yapasım geldi. İhtiyacınız olan malzemeler eşit parçalarda kemiğiyle kesilecek 2 kiloluk kuzu budu, 8 büyük enginar, sapları da kesilmediyse daha da güzel, bir tane kuru soğan, dere otu, saf zeytin yağı, bir demet taze soğan ve terbiye sosu için ikişer tane organik yumurta ve limon. Büyük ve derin bir tencerede, az kızgın zeytin yağda but parçaları sote ediyoruz ve ardından küçük karelere doğranmış kuru soğanı ve büyük kesilmiş taze soğanı da ilave ediyoruz. Soğanlar sıcaklığa teslim olduktan sonra tencereyi, eti kapatacak kadar suyla dolduruyoruz, tuz-taze karabiberle tatlandırıyoruz ve kuzuyu kısık ateşte yumuşayana kadar pişiriyoruz. Aşırı yumuşamadan, enginarları ve zeytin yağı ekleyin ve asil kraliçelerin vucütlarının sertliğini tamamen kaybetmeden ateşten alın. Terbiye sosuna geçip ilk adımınız yumurtaların beyazını çırpmak ve başka bir kapta çırpılmış sarı kısmıyla birleştirmek olacak. Hala çırparak 2 limonun suyunu ilave edeceksiniz ve tencerenin sıcak suyundan 2-3 kepçe de yavaşça ekleyip ve devamlı çırparak sıvıları bütünleştireceksiniz. Servis etmek için beyaz tabak kullanın; eti ve enginarlari istediğiniz gibi yerleştirin, ama tahtaya çıkarmadan mutlaka en değerli takısını takmayı unutmayın; bütün tabağı işgal edecek dereotu yağmuru.</div>
<br />
<div style="text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi7espqtEKZpW5f3-7WSDJ9wtSjWY1V_N9wWh38jOROGD8mrjUWXC1lBduhnAvgoPp1J-V2djj9a7mzzAkLyaMPmCvKBQh4coweMmD9IfSCFcTDuIsp50FF8VdTNJjfNl-Gb-lisKgcL5E/s1600/fotograf+4.JPG" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi7espqtEKZpW5f3-7WSDJ9wtSjWY1V_N9wWh38jOROGD8mrjUWXC1lBduhnAvgoPp1J-V2djj9a7mzzAkLyaMPmCvKBQh4coweMmD9IfSCFcTDuIsp50FF8VdTNJjfNl-Gb-lisKgcL5E/s400/fotograf+4.JPG" width="300" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div style="text-align: center;">
Enginar ne kadar güçlü ve mesafeli duruyor yine... Kuzu eti bile gölgendiremez. Bir kraliçe gibi yapması gerekeni yapıp kendi dünyasına çekilmek ister hemen sonra. Halkına yardımcı olur ama sık sık ortalarda gözükmez, herkes ondan bahseder fakat kimse yanında duramaz. Enginar işte, aynı şekilde yönetir tabakları...<br />
<br />
<br />
<br /></div>
* Marianna Kavroulaki, "Η γλώσσα της γεύσης" (Tadın sözcüğü)<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br /></div>Stavrianihttp://www.blogger.com/profile/12594839603846494096noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7645779862371815804.post-18600239279189428612012-04-02T08:51:00.012-07:002012-04-10T09:28:39.276-07:00Atina'da Paskalya çorbası yerine, düğün çorbası mı? Cesurca...<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><div style="text-align: left;">Yunanistan'ın en önemli yemek bloglarından biri <a href="http://tastefull.gr/">Tastefull</a> ve şefi, Viki Koumantou, Yunan okuyucularına ve onu takip edenlere bir sürpriz hazırladı! Yunan Gastronomik adetleri konusunda gelişmiş bakış açısının sayesinde Viki, Yunanlıların Paskalya çorbası ile duygusal ve sevimli bağları olmasına rağmen, Paskalya bayramı için düğün çorbasını öneriyor! Tabi ki her iki çorba için kuzu eti ortak malzemedir.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi8GbUD1bdUpVGIZpYFcPAFlPp55mk22EU024tm0XOGa8APPYhyNo1LGsBmHEVBNUbq2ml1oGYQ7Swd2PjJHc1cLGSNgyP511UOIqvK7BJyFC91OIUssnJa63GkJhKZNNgYNAqwjBMTcTE/s1600/IMG_0182.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="302" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi8GbUD1bdUpVGIZpYFcPAFlPp55mk22EU024tm0XOGa8APPYhyNo1LGsBmHEVBNUbq2ml1oGYQ7Swd2PjJHc1cLGSNgyP511UOIqvK7BJyFC91OIUssnJa63GkJhKZNNgYNAqwjBMTcTE/s320/IMG_0182.JPG" width="320" /></a></div></div><div style="text-align: left;"><br />
</div><div style="text-align: left;">Yalnız, <span style="color: #990000;">ye iç sev</span>' i asıl uçuran olay, düğün çorbasını Viki ile birlikte pişirmekti! Atina'ya en son gittiğimde, davetiyeler spontan bir şekilde gönderilip iki gün sonra Viki ile Plaka'da Melina'nın kahvesinde yakından tanışmaya firsat bulduk. Önceden tanışmadığı bir insanla buluşmak sevdiği bir hobi olmadığı için, Viki arkadaşlarına "Yarım saat sonra arayın, şifreli konuşup beni kurtaracaksınız gerekirse" diye uyarmış ve benle görüşmeye böyle karar vermiş. Arkadaşları aradıklarında ise "Çok güzel vakit geçiriyorum, artık rahatsız etmeyin, teşekkürler" deyip kapattı. O sırada ikinci kahvemizi yeni şipariş etmiştik.</div><div style="text-align: left;"><br />
</div><div style="text-align: left;">Ve madem Paskalya orucu 14 Nisan'da sona erecek, Paskalya çorbasının tadını ve taşıdığı önemi herkese anlatmak istiyorum.Oruç bitmeden, karidesli spageti ve buharda iki çeşit midye geliyor. Annemin Paskalya çöreğini, geleneksel kırmızı ve de sofistike yumurtalar takip ediyor. Son olarak ve kraliçe gibi, en pahalı takılarıyla magiritsa, Paskalya çorbasıyla kapanıyor menü. Belki bayrama çevirmek istediğiniz sakin bir gün, esprisine siz de yaparsınız. Viki zaten gelenekleri asmadan fark yaratmayı başardı!</div><div style="text-align: left;"><br />
</div><div style="text-align: left;">Paskalya bayramı ne kadar dini görüntülü olsa da, asıl kutlanan olay, doğadır. İlk baharın gelişi evreni uyandırıyor. Dirilen ağaçlar, çiçekler, canlıların vücutları...Bu dirilişin etkisi öyle güçlü ki, ara sıra bu satırı içimden tekrarlamaya muhtaç kalıyorum; "Koru kendini bitten, bir de bahar akşamlarından..." (Nazım Hikmet).</div><div style="text-align: left;"><br />
</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg5gIFwuxlbbh05JLHE_8nWawn70nYTcml_b1xKoGrgmLaVwuamq6y8DMzk_vTBIqBUdc0AQ6oFnykvNzfqlWlJfSP0ynLA69TOODIsJWwcceA4doDUVwzrItFDDYAk1AfqylbUJUT-u7I/s1600/%25CF%2584%25CF%2583%25CE%25BF%25CE%25B8%25CE%25B3%25CF%2581%25CE%25B9%25CF%2583%25CE%25BC%25CE%25B1.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="252" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg5gIFwuxlbbh05JLHE_8nWawn70nYTcml_b1xKoGrgmLaVwuamq6y8DMzk_vTBIqBUdc0AQ6oFnykvNzfqlWlJfSP0ynLA69TOODIsJWwcceA4doDUVwzrItFDDYAk1AfqylbUJUT-u7I/s400/%25CF%2584%25CF%2583%25CE%25BF%25CE%25B8%25CE%25B3%25CF%2581%25CE%25B9%25CF%2583%25CE%25BC%25CE%25B1.jpeg" width="400" /></a></div><div style="text-align: left;"><br />
</div><div style="text-align: left;"> Herkese mis Paskalyalar!</div><br />
<br />
</div>Stavrianihttp://www.blogger.com/profile/12594839603846494096noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-7645779862371815804.post-22475613561346064252012-03-22T08:13:00.009-07:002012-04-02T06:56:48.697-07:00dana etli stifado: midenin ciddi muhabbeti<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">O yüzden vahşice seviyorum Yunan mutfağını; çünkü, yemek kültürü müthiş olan komşulları var ve hepsiyle birlikte yaşamak zorunda kaldı (tahmin edildiğinden çok daha eğlenceli olmalıydı bu bence). Sonuç olarak, barok zamanları savaşlarının tek acıtmayan tarafı, yemek alışkanlıklarının bir araya gelmesi ve onların birleşiminden bir sürü gastronomik mucizelerin doğmasıdır. O efsanelerden birisi <i>stifado</i> ve onu anlatmak resmen beni ağlatıyor...<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiWeyw9HAgu4zGDX2RpgUazvf4rtpjp4fqiDh_qkQP-zCQ13k1fpSyOZ5gDUnK3PBQxSuLEfPqN3ZT5CT4AfI2J0me1dO8Ff4UzGRF93PYQ0VBMvLd9QhyphenhyphenuKsmr4Unzw473WzJpVAv9EWw/s1600/IMGP2027.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiWeyw9HAgu4zGDX2RpgUazvf4rtpjp4fqiDh_qkQP-zCQ13k1fpSyOZ5gDUnK3PBQxSuLEfPqN3ZT5CT4AfI2J0me1dO8Ff4UzGRF93PYQ0VBMvLd9QhyphenhyphenuKsmr4Unzw473WzJpVAv9EWw/s400/IMGP2027.JPG" width="323" /></a></div><br />
<div style="text-align: left;">Başroldeki malzemelerimiz inci görünümlü arpacık soğanlar, mesih sarımsak, melankolik defne yaprağı, barışçıl tarçın ve en büyük saplantım, iktidarlı tane yenibahar. "Eyvallah, güzel anlatmışsın ama <i>stifado</i> nedir, meraktan ölüyoruz!" diyorsanız, hemen diriliş eylemine geçiyorum! Az önce Yunanistan'ın fevkalade komşullardan bahsettim ve 10 puan Italya'ya vermek istiyorum (12 puanı Türkiye'ye saklıyorum, net)! Sevgili damak hastaları, <i>stifado </i>bir pişirme yöntemidir ve Cenevizlilerden geldi, onlar da antik Yunanlılardan alıntı yaptılar; şu müthiş işe bakın, resmen yaşıyoruz birbirimizi!<i> Stifado</i>'<i>nun </i>anlamı ise, az sıvıyla, neredeyse buharda ve aheste aheste (bayılıyorum ahesteyi kullanmaya) pişen yemektir.Yunaninstan'nın kalbindeyiz şu an.</div><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEicYPTBuG-lFNFG7EsA-98pgKmN2n9Di87wggqbO7SOCEShCIgnQ7f4_xA4RjJtcbtoWaffRKY9-OKFJ4r15lFhDnZ93VIk_1WK8Q3_o1DiVNpYpZ_fFlbqOJ7fDwYSbZfhkmpJqZjeHDs/s1600/IMGP2048.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEicYPTBuG-lFNFG7EsA-98pgKmN2n9Di87wggqbO7SOCEShCIgnQ7f4_xA4RjJtcbtoWaffRKY9-OKFJ4r15lFhDnZ93VIk_1WK8Q3_o1DiVNpYpZ_fFlbqOJ7fDwYSbZfhkmpJqZjeHDs/s400/IMGP2048.JPG" width="300" /></a></div><br />
Sıkça hazırlanan bir yemek olmasa da, sevdiklerimizin tümünün gelmesini sağlamak için "<i>stifado </i>yapacağım" dememiz yeterli; en artist akraba ya da arkadaşın davetiyeyi redetmesi mümkün olmayacak, bu kadar basit.<br />
Çünkü bu minik soğanlar öyle tatlı ki, öyle iddialı ki, tadına bayılmayan ancak kalpsız olabilir (aynı zamanda davetlilerden kimlerin merhametsiz olup olmadığını ölçmek için ideal bir tuzak tabağı).<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjfK4CGe_GvBso63yJBSZtX-iBLK-efDxLW_18G-0pDTFNghnVEriGT9YTNmPQOf1C2Dw0zfAZuDYItYWmfX-L_aILU4PQpHtpDfh-w6-sTD_-fZrU0G_y5HXtJXjfFdQ_X1OpVydxF_jE/s1600/IMGP2052.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjfK4CGe_GvBso63yJBSZtX-iBLK-efDxLW_18G-0pDTFNghnVEriGT9YTNmPQOf1C2Dw0zfAZuDYItYWmfX-L_aILU4PQpHtpDfh-w6-sTD_-fZrU0G_y5HXtJXjfFdQ_X1OpVydxF_jE/s400/IMGP2052.JPG" width="400" /></a></div><br />
Böyle şeytanca bir proje için, ilk yapmanız gereken şey, kullanacağınız ete karar vermek ve gidip kasaptan almaktır tabi ki. Bana sorarsanız, ciddi bir <i>stifado </i>için tavşan etini tercih etmenizi önereceğim; ama, muthemelen bu kadar cesur ve açık olmayıp dana etini tercih edeceğinizi tahmin ettiğim için, ben de dana eti kullandım. Ama sonunda kaçamayacaksınız, tavşanı da yaptıracağım size, biraz zamana ihtiyacınız var, hepsi bu... Antrikot gayet uygun, lokma büyüklüğünden oldukça büyük parçalara kestirin, küçük kesikler atıp sarımsak parçaları saklayın ve tuz-karabiberledikten sonra zeytin yağda sote edin. Kırmızı şarapla söndürün; evde ne varsa, sek ya da tatlı, ikisi de aynı kibarlikla davranacaklar ete. Şarabın izleri tamamen kaybolmadan önce, küp şeklinde 5-6 tane organik domates ve renk için bir çorba kaşığı domates salçası, az zeytin yağı ve az kaynamış su da ekleyin ve kısık ateşte pişmesine izin verin. <br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjhYVdxiyfFxXsKQGr8XH_JSaSLXci3h5nLG9QKSn8KLSvCvnJXOM5IBjztieAmrZjA1J2NguNzoqLzdRY30RSvp4-3TkkOXDWLAfqV6jQGcXlcBKCJWTkk7QLoPvkG19TACSckd2-Wfbk/s1600/IMGP2054.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjhYVdxiyfFxXsKQGr8XH_JSaSLXci3h5nLG9QKSn8KLSvCvnJXOM5IBjztieAmrZjA1J2NguNzoqLzdRY30RSvp4-3TkkOXDWLAfqV6jQGcXlcBKCJWTkk7QLoPvkG19TACSckd2-Wfbk/s400/IMGP2054.JPG" width="300" /></a></div><br />
Et pişerken arpacık soğanlarıyla takılın (sağlam bir tat istiyorsanız sert olmalarına özen gösterin). Zeytin yağda incilere biraz tuz attın, baharatları da ekleyerek sote edin ve kendinizi 5-7 dakika için inanılmaz bir koku festivaline gönderin. Açgözlü bir şekilde koklayın, koklayın...Yanan tarçın yaşamınızın en güzel anılarını uykudan kaldırmazsa bir daha <i>stifado </i>yemeyeyim! Et iyice yumuşamaya başlayınca bütün baharatlarıyla sote edilmiş soğanları ete kavuşturun ve arpacıkları dağılmadan antrikotla birlikte pişirin. <br />
<br />
Teyzeler ve ninelerim bu yemeği tencereden çıktığı gibi servis ederlerdi. Zaten <i>stifado </i>yapmak yeterince büyük bir olaydı. Bu tabak değişik bir ciddiyet getirirdi evimizin mutfağına, hayranlık ve saygı uyandıran resmi karakteriyle sofradaki varlığı kısa süreli bir sessizliğin nedeni olurdu hep. Lakin ben (muhteşem yüzyıldan alıntı) pilav da yaptım yanında; çünkü, sevdiklerimi şırmartmaya bayılıyorum. Sonuçta onlar olmazsa yemeklerimin gidecek hiçbir yeri yok...<br />
<br />
<br />
<br />
<div style="text-align: center;"><br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
</div></div>Stavrianihttp://www.blogger.com/profile/12594839603846494096noreply@blogger.com7tag:blogger.com,1999:blog-7645779862371815804.post-69391145242290022962012-02-16T05:23:00.004-08:002012-04-13T09:38:20.878-07:00denizlerin imparatorları ve ahtapotlu spagetti<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><div style="text-align: left;">Hep asılı kalacaklar hafızamda; çünkü onlarla ilgili edindiğim ilk imajdı bu. Belki de ilk değildi bu imaj; ama dramadan zevk aldığım için onları idam edilmiş halleriyle düşünmeyi tercih ederim hep: <a href="http://yeicsev.blogspot.com/2011/07/mani-insan-ve-yemek-srlarnn-yasamak.html">Köyümün</a> antik limanında ve yaz güneşinin altında uzun bacakları hiç de ipeksi olmayan bir ipten melankolik melankolik sallanıyorlardı. Gerçek şu ki; ahtapotların görüntüsü biraz anormaldır, farklıdır, dramatik ve asildir, hafif de ürpeticidir ama...İnsan olsalar kesin güçlü ve koca bir kraliyetin imparatorları olurlardı; ama zaten onlar, denizlerin diplerinde tahta sahip olmalıdırlar nasıl olsa. Neyse, bazen bilmemek daha iyidir...</div><div style="text-align: center;"><br />
</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiXRtWKPaJdPqOeUNCCSMNEGVg9rJkwxjHqticqkf7-FFmN41a8MC8sK6vkzV3YWeNTLqZllbzZzO20-jy95pgUhGPRY__Z5Te5S-MshcU9eLDvTPXvufpS_hI8JOCSVRRx5MpHdh5m8BI/s1600/aktapot.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiXRtWKPaJdPqOeUNCCSMNEGVg9rJkwxjHqticqkf7-FFmN41a8MC8sK6vkzV3YWeNTLqZllbzZzO20-jy95pgUhGPRY__Z5Te5S-MshcU9eLDvTPXvufpS_hI8JOCSVRRx5MpHdh5m8BI/s400/aktapot.jpg" width="286" /></a></div><br />
Yaz tatillerimde ahtapotun varoluşu, hep baskın olmuştu benim için. Yüzerken ayaklarımın parmaklarına değen her ne olduysa kesin devasa bir ahtapotun beni yakalamaya calıştığı ve karanlik kraliyetine ana yemek olarak sunmak istediğini düşünür, sırtımdaki hücreler heyecandan minik volkanik kraterlere dönüşünceye kadar kıyıya doğru çaresiz bir şekilde yüzmeye başlardım. Denizden cıkınca da kumda nefes nefese oturur <i>"aman allahım, ucuz atlattım yine" </i>diyen kalbimin atışları, normale dönerdi yavaş yavaş. Etrafımdakilerin haberleri yoktu tabi tüm bu kavgadan.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEglvxNL2WKmSy13FNPHOffkcHD2rwoQ1xAJmNWnQ3DvYSdqntH4C59iNbfL2GWBGY4A27tb76OHHmsuUyT1gFGII9TskQ_nxB4H82f_KTJBNExLkS5Hz4nt-B1hyBeSE08xRjvnoNVxMGk/s1600/aktapot+%282%29.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="293" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEglvxNL2WKmSy13FNPHOffkcHD2rwoQ1xAJmNWnQ3DvYSdqntH4C59iNbfL2GWBGY4A27tb76OHHmsuUyT1gFGII9TskQ_nxB4H82f_KTJBNExLkS5Hz4nt-B1hyBeSE08xRjvnoNVxMGk/s400/aktapot+%282%29.jpg" width="400" /></a></div><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgiHiX7B1ZhFAYY8kWZXBe6hSz8PEWmcA8dXQYo-JBNvs-fJekfpTsKpq3Xsb7tNM2JK7zDcS7k_AfC6FA9ZWjsOd8laNMjeGQvjDnlZ-9E6-IQDjiNF_6i-qvjO-0eNzQBVSIR9dyACkY/s1600/aktapot+%281%29.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgiHiX7B1ZhFAYY8kWZXBe6hSz8PEWmcA8dXQYo-JBNvs-fJekfpTsKpq3Xsb7tNM2JK7zDcS7k_AfC6FA9ZWjsOd8laNMjeGQvjDnlZ-9E6-IQDjiNF_6i-qvjO-0eNzQBVSIR9dyACkY/s400/aktapot+%281%29.jpg" width="400" /></a></div><br />
Akşam olmadan limana inerdik. Arkadaşlarla toplanıp yeni yaramazlıklar peşinden gitmek hayatta tek amacımızdı. Izgarada ahtapot, karides ve ıstakoz antik limanın tek gerçek kokusuydu. Hatta öyle baş döndürücü bir kokusu vardı ki onların; tavernadaki insanların kafa buldukları kesindi, yoksa HER GÜN orada neden otursunlardı ki abi? "Tehlikeli" arkadaşlarla balıkçı amcaların takıldığı tavernaya giderdik ilk önce ve denizden çıkan bütün acayip hikayelerini dinlemekle başlardı akşam takılmacamız. Oturdukları masaların yanında koca kovalar ve içlerinde amcalarla (bazıları gerçek amcalarımdı) özgürlük üzerine müzakere yapmaya çalışan bir sürü yaratık; balıklar, altına yapmış ıstakozlar, tembel kerevitler, ağır başlı ve gururlu ahtapotlar. Ne kadar sakin yüzüyorlardı suyun içinde. Ne çaresizlik ne de yalvarmalar. <i>"Biz diyalogla çözeceğiz sorunumuzu" </i>der gibilerdi. <i>"Bak sen, bunlar ciddi ciddi balıkçıları ikna edip yıllar önce batmış bir korsan gemisin hazineleri</i> <i>ile</i> <i>özgürlüklerini satın alacaklar</i> <i>en sonunda" </i>diye nasıl bir sonları olacağını merakla beklerdim. Fakat biraz sonra ilk idam edilenler ahtapotlar olurdu. İpeksi olmayan, tamamen açıkta ve herkesin görebildiği sıradan bir ipte asılılardı.<br />
<br />
<div style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiKGd5zZn4KDOPnnhHj6CB1ep_iebLw3RxcVzK9kYD1HZPsmFh2Ty9L-TXTSo38gdfLv8zHBQp6msR5aIroHAEkx61IDiw072SMkF7uAyIsM9wLmnbku8KO-5mCHDcTXJfQoWpR3iYGoiI/s1600/aktapot+%285%29.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="266" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiKGd5zZn4KDOPnnhHj6CB1ep_iebLw3RxcVzK9kYD1HZPsmFh2Ty9L-TXTSo38gdfLv8zHBQp6msR5aIroHAEkx61IDiw072SMkF7uAyIsM9wLmnbku8KO-5mCHDcTXJfQoWpR3iYGoiI/s400/aktapot+%285%29.jpg" width="400" /></a></div><br />
Bir kere ortanca kardeşim sudan bir bebek ahtapotla çıkmıştı ellerinde. Oha, nasıl kıskanmıştım onu! Ve neden böyle bir operasyon düzenlediğini söylememişti bana, adi? Resmen küsmüştüm, ama küsmeden önce bu küçük prensi avuçlarımda hissetmek için can attığımı hatırlıyorum. Offf, nasıl bir histi o! Bebek ahtapot parmaklarımın arasından kayarak düğmeli bacaklarıyla binlerce içten öpücük verip denize dönmek istediğini anlatmıştı bana. "Babam meraktan ölecek" diye yalvardı. Ahtapotun af edilip edilmeyeceği tamamen benim yetkimdeydi; ama, mest oldum yuvarlak dudaklarına, bırakasım yoktu onu, ondan ayrılamadım...Biraz sonra bebek ahtapot, keskin kayalarda dövüldü, öfkeden köpükler saçmaya başladı ve en sonunda bahçemizin ipinde yerini buldu. Ben, bir hain olarak sanki bu olaya tanık olmamışım gibi ızgaradan çıkar çıkmaz onun üstünü zeytin yağı, sirke ve kekikle süsleyip onunla derin bir ilişkiye girdim; sonsuza dek midemde saklayacaktım onu.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhLlfgTDWcjH6LTWfdxzRLrD0A3zFLk-2wibxwyMQD6YzOMsfEOhMPPP7R03S8XuUo8O9-QV1RFea8V0h3qA7-GSCGA0R7icoju4GcPyAqQ54ydk-oLwJgiH7k14N7r8YDO2jKuneIBN-s/s1600/aktapot+%283%29.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhLlfgTDWcjH6LTWfdxzRLrD0A3zFLk-2wibxwyMQD6YzOMsfEOhMPPP7R03S8XuUo8O9-QV1RFea8V0h3qA7-GSCGA0R7icoju4GcPyAqQ54ydk-oLwJgiH7k14N7r8YDO2jKuneIBN-s/s400/aktapot+%283%29.jpg" width="362" /></a></div><br />
Ahtapot, Yunan mutfağında ciddi anlamda çok ayrı bir yerdedir. İpe asılmadan olmaz aslında, yine de Paskalya orucu boyunca terncerede pişirilen en tercih edilen tabaklardan biridir bu. Kuru soğan sote ederler, yarım saat haşlanmış ve kesilmiş ahtapotu da eklerler, 2 defne yaprakcığı da atarlar ve kırmızı şarapla ya da sirke ile söndürürler. Sonra da taze domates konkase ile (küp şeklinde doğranmış domates, maalesef kışın berbatlar ama dayanamadım) bu muhteşem birleşimi tamamlarlar; ah, biraz su da kullanırlar ve ahtapotu aşırı yumuşamadan ateşten alırlar. Sonuç daha kırmızı görünsün diye bir çorba kaşığı domates salçası da eklerler ama ben istemedim bunu, tadını fazla etkiler diye panik yaptım.Tuz-karabiber tencereye atlamak için resmen zıplıyorlar, kırmayalım onları.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEibOB4LVHQVeJl-x7h5VpVyN-Ee56zJatceEzNvn_GxiT-FRYZNtmLVKYbKsRTSBlvmJ5anfOvqKiBrNxeFTLIaKFfqI5LyWazWtvf3_z19NtMatGDU9z5E_bTZu7NePgY-8AUOHKaV3H8/s1600/aktapot+%284%29.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="222" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEibOB4LVHQVeJl-x7h5VpVyN-Ee56zJatceEzNvn_GxiT-FRYZNtmLVKYbKsRTSBlvmJ5anfOvqKiBrNxeFTLIaKFfqI5LyWazWtvf3_z19NtMatGDU9z5E_bTZu7NePgY-8AUOHKaV3H8/s400/aktapot+%284%29.jpg" width="400" /></a></div><br />
Geleneksel ahtapotlu spagetti delikli ve kısa makarnayla yapılır; fakat ben vazgeçemediğim ince ve uzun olanlarla yapmayı tercih ettim. Bana eşlik eden de A. hemfikirdi, o yüzden bir karara varmak hiç de zor olmadı (Bazen oluyor; çünkü, bu insan cidden karar vermekte zorlanıyor). Burada da ekstra bir öneride bulunmak istiyorum, o da aktapotun haşlandığı suyu sakın atmayın! Spagettinizi o suda haşlayın ve süzdükten sonra ahtapotlu tencereye transfer edin! Ah, ve üzerinde birazcik minik parçalar şeklinde beyaz peynir ve kalın kıyılmış maydanoz atın, kibarca karıştırın ve bayıldığınız biriyle beklemeden yiyin! İçecek olmalı ve beyaz şarap benim tercihimdi, mesela Narince Kavaklıdere gayet başarılı flört eder düğmeli kralla, çok da rahatlatır.<br />
<br />
Afiyet mi desem, ne desem bilemedim. Ben bu tabağa hastayım... <br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
</div>Stavrianihttp://www.blogger.com/profile/12594839603846494096noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-7645779862371815804.post-33615535618663698832011-12-27T10:53:00.000-08:002011-12-28T05:18:58.015-08:00ye iç sev Follow dergisine Noel sofrası hazırladı!<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">Size yemek yapmadan neredeyse bir ay geçti, böyle planlamamıştım ama. Ben değil, hayallerim bana papaz oldu. Ninemin kız kardeşi yemek yapmak dışında deyimler kullanmayı da çok severdi ve onlardan bir tanesini kalbimden çıkarıp tek bir cümle ile yemek kokularımın yokluğunu açıklayacağım: Bir yılın getiremediğini bir saniye getirebilirmiş...Mutfağa hiç girmediğim anlamına gelmiyor tabi. Hep mutfaktaydım fakat resimler koysaydım tencerenin üzerinden çocuk gibi ağlayan, elinde maşa tutan kuzu pirzolasıyla muhabbet eden bir insan görecektiniz; Yalnız benim öyle bir tarifim YOK size!<br />
<br />
Zaman geçti biraz, yeterince geçmemiş olsa bile, gözlerden akan tuzlu sıvıları yanına alabildi ve devam etmek dışında başka bir seçenek istemediğimi farkettim. O yüzden Eskişehir'de çıkan ve İstanbul, Ankara ve İzmir'de de satılan <a href="http://twitter.com/#%21/FollowMagazin">Follow</a> dergisinin Noel sofrası teklifini <span style="color: #cc0000;">ye iç sev</span> sevinçten uçarak kabul etti!<br />
<br />
<div style="text-align: center;"><a href="http://1.bp.blogspot.com/-5zfQsl8dqHk/TvoPXUN3gKI/AAAAAAAAAX4/7osxQJATulc/s1600/Fullscreen+capture+27122011+181650.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="640" src="http://1.bp.blogspot.com/-5zfQsl8dqHk/TvoPXUN3gKI/AAAAAAAAAX4/7osxQJATulc/s640/Fullscreen+capture+27122011+181650.jpg" width="497" /></a></div><br />
Lezzetiyle şaşırtan bal kabağı çorbası kabağın içinde servis edilmiş şekilde ki sıkıcı olmayalım, sabit aşkım arpa şehriyeli yeni baharlı, tarçınlı kuzu eti güveçte, muteber bir harçla doldurulmuş fırında tavuk (hindiler yoktu köylerimizde ve geleneksel hareket etmek istedik), vazgeçilmez pırasalı, dere otlu, muskatlı köy böreği, annemin şefkatli <a href="http://yeicsev.blogspot.com/2011/06/pastitsio-mutfagn-diplomat.html">pastitsiosu</a>, ve son olarak damla sakızlı kabartma tozu yanlışlıkla kullanıldığı için yepyeni ve tadı süper hoş bir elma turtası da yaptık. Yedik, içtik, sevdik, yaşamaktan bahsettik, tekrar acıktık...<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://1.bp.blogspot.com/-G4ymjbahxCw/TvoPy4Ixy8I/AAAAAAAAAYc/hAivhl2YzUI/s1600/Fullscreen+capture+27122011+181807.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="640" src="http://1.bp.blogspot.com/-G4ymjbahxCw/TvoPy4Ixy8I/AAAAAAAAAYc/hAivhl2YzUI/s640/Fullscreen+capture+27122011+181807.jpg" width="497" /></a></div><br />
Buyrun, yaklaşın sofraya ve bu küçük hikayeyi okuyun! İstanbul ve yemek aşkı birbirine girmiş ve <a href="http://www.ecekavlak.com/story_tr.html">Ece Kavlak</a> ince elleri ve fotoğraf makinesiyle hepsini yakalayabilmiş!<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://4.bp.blogspot.com/-jSir4n8lu5s/TvoP_COpfhI/AAAAAAAAAYo/3OIrTvrdj7o/s1600/Fullscreen+capture+27122011+181857.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="640" src="http://4.bp.blogspot.com/-jSir4n8lu5s/TvoP_COpfhI/AAAAAAAAAYo/3OIrTvrdj7o/s640/Fullscreen+capture+27122011+181857.jpg" width="499" /></a></div><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://1.bp.blogspot.com/-D4Px79IBbog/TvoQJB2CRqI/AAAAAAAAAY0/UAtvKKEqWQo/s1600/Fullscreen+capture+27122011+181906.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="640" src="http://1.bp.blogspot.com/-D4Px79IBbog/TvoQJB2CRqI/AAAAAAAAAY0/UAtvKKEqWQo/s640/Fullscreen+capture+27122011+181906.jpg" width="497" /></a></div><br />
Yeni yıla karşı ve yeni giren her yıla hiçbir zaman özel bir anlam yükleyesim gelmezdi. Sadece sevdiğimin yanında olmak bana yeter ve artardı.<br />
Şimdi de bir anlam yüklemeyeceğim. Bu zoraki coşkunun baskısı bana ait olan zamanı bir yabancı gibi hissettiriyor. Ne cüretle? Peki ne yapıyoruz? Midemizde saklanan ruhumuzu, sevdiğimiz başka ruhlu midelerin yanında oturtuyoruz ve iyi ki varsınız deyip onlarla tost yiyerek bile kutlamaya yetiniyoruz! Ya da kağıtta pişmiş sarımsaklı, taze biberiyeli mis bir kuzu buduyla da yetinebiliriz tabi ki.<br />
<br />
<br />
Mutlu olsun, yaratıcı olsun yeni yıl. Dürüst davransın bize yeni yıl, biz de ona! Bizimle gurur duysun! Deli gibi sevenlere de merhamet göstersin :))))<br />
<br />
Görüşürüz!<br />
<br />
</div>Stavrianihttp://www.blogger.com/profile/12594839603846494096noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-7645779862371815804.post-66395515474028608862011-11-14T15:06:00.000-08:002011-11-15T14:59:40.383-08:00Girit masalları: limon soslu, kekikli tavşan<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><div style="text-align: justify;">Kim çocukken masal dinlemeyi sevmezdi ki? Saatlerce, hatta günlerce yataktan çıkmadan, ninemi ve her türlü teyzeyi masal anlatırken dinleyebilirdim. Bir hikayenin tanığı olmak, kulaktan duyma bile olsa, yaşamıma değer katan ender şeylerden biriydi. Çünkü masallarda kankalarımın kanatları vardı ve küçük şişelerde ya da ormanlardaki ağaçların içinde yaşarlardı. Ve bütün bunlar sadece en mütevazi özelliklerinden biriydi. Benim de aynı numaralara sahip olduğumu söylememe gerek yok tabi ki... Masalsız yaşayamayan bir çocuk olarak, bir tavşan evlat edinmem beklenen bir şeydi. Sırrımı kimseyle paylaşmamıştım o zaman ama artık söyleyebilirim; o tavşan konuşabilirdi. Acayıp ustaca dertleşmeyi bilirdi ve bir noktadan sonra güvenebildiğim tek yaratıktı. İsmi Rohamis' ti ve adını sürekli hapislerden kaçmayı beceren efsanevi bir Yunan mahkumdan ilham alarak vermişlerdi teyzelerim. Çok özel bir tavşan olduğundan hiç bir ismi ona yakıştıramazdım ve uzun zaman isimsiz ortalarda dolaşırdı. Geceleri kafesinden kaçtığı için ninemin kız kardeşleri, onu Rohamis diye çağırırdı, sonuna ismi böyle de kaldı. Kader onun adına çoktan karar vermişti.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh6MCbL6Yo9Un5b5vAVZ9umazy7WR_1H6DEf6b0lZ14jhJKkPUSWuHkD84EOrQh01szxo9HHR1WzzHC2lwr6ueHKo3meMP9Hi2X_LjqufC81w5jnUsVkLyAvwc7BSX2NLqFsHWIF-m_fQ8/s1600/IMGP3024.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh6MCbL6Yo9Un5b5vAVZ9umazy7WR_1H6DEf6b0lZ14jhJKkPUSWuHkD84EOrQh01szxo9HHR1WzzHC2lwr6ueHKo3meMP9Hi2X_LjqufC81w5jnUsVkLyAvwc7BSX2NLqFsHWIF-m_fQ8/s400/IMGP3024.JPG" width="400" /></a></div><br />
</div><div style="text-align: justify;"> Rohamis kanatlarımın altına geçtikten bir yıl sonra, bir danaya dönüşmüştü. Artık onu uzun süre kucağımda taşımam imkansızdı ve onu heryere almama izin vermezlerdi. Ne dondurmalar, ne meyveler paylaşmıştık aynı çatalla...O hayatıma girmeden önce sülalesinden birkaç tane akrabasını ailece yediğimizi itiraf edememiştim, ama bir daha yemeyeceğime dair söz vermiştim ona sessizce. Ve hayat çok güzel geçiyordu ta o gün gelene kadar. Bir sabah, Paskalya'ydı, Rohamis ortadan kaybolmuştu. Takılmayı en sevdiği yerlerde bile yoktu. Bahçede yoktu, gören, duyan yoktu. Kaçmış o demişti teyzem. Bahçenin kapısını açık unuttuğunu ve hayvanın kaçtığını söylemişti. Acının oku vurdu kalbime. Nereye gideceğimi ve ne yapacağımı şasırmıştım. Teyzelere, bahçeye, bahçemizin dünyasının dişindaki tehlikeli hayvanlara ve hayatın kendisine karşı Zeus'un öfkesi oluşmuştu içimde. Kederimi unutmak için bir şeyler atıştırmaya mutfağa gitmiştim.Yerde örtülmüş bir leğen vardı ve çok şüpheli duruyordu. Sanki örtüyü çeksem en korkunç kabusumla karşı karşıya gelecektim. Ah, çekmeseydim keşke...</div><div style="text-align: center;"><br />
</div><div style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjVBPVPZIlSZjw4lxdhGzbfwOIT0uwr2n5KJIEdOrglk-jBkESDorklWIUxs3KREtGgecwRkElLj6ropEdD-fFsk28OLMMNzSWCHWc3ilMjCpd0gwUo5N23xA_bsr1kO7muz38_5Z5w2DI/s1600/IMGP3025.JPG" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjVBPVPZIlSZjw4lxdhGzbfwOIT0uwr2n5KJIEdOrglk-jBkESDorklWIUxs3KREtGgecwRkElLj6ropEdD-fFsk28OLMMNzSWCHWc3ilMjCpd0gwUo5N23xA_bsr1kO7muz38_5Z5w2DI/s400/IMGP3025.JPG" width="400" /></a></div><br />
<div style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiIWQeUmwxs2mtwPW1s89FVyGC7ThSTlyCyFmeK5pRU2doGhPRCJ3c05hdgXKLhnRNwRZgtgaWWIXU7j5G3mLNLNtYceRqpfoxLPTlfPD-kfq5582WCreBJnjgHeRfey6tMrh36QFjGvhk/s1600/IMGP3026.JPG" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiIWQeUmwxs2mtwPW1s89FVyGC7ThSTlyCyFmeK5pRU2doGhPRCJ3c05hdgXKLhnRNwRZgtgaWWIXU7j5G3mLNLNtYceRqpfoxLPTlfPD-kfq5582WCreBJnjgHeRfey6tMrh36QFjGvhk/s400/IMGP3026.JPG" width="400" /></a></div><br />
<div style="text-align: justify;">Yaşadığımız bütün travmalar kalıcı değil ve iyi ki değil, çünkü tavşanın eti doğru malzemelerle bir araya gelidiğinde yürek yakan bir tabak olabilir.Tavşan etinden, uzun süren inatçı vazgeçme kararımdan sonra, Pire'de ailemle gittiğim bir <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Girit">Girit</a> meyhanesinde tavşanla aşkımız vazgeçilmez olmak üzere yeniden başlayacaktı.</div><br />
<div style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjnpVLxvlKSGRdlwqQUUogEW5mLiTZQxZLSGdAoV8PHN_F8RDSbAy1EFO5IFZLyvcTEE1JzK1ztoILVN1gWx33qRgTYj6aEebH8MHy-PBdXNdik0qmcmigJBFT1IXjMV0wc45_lZgRCWaI/s1600/IMGP3029.JPG" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjnpVLxvlKSGRdlwqQUUogEW5mLiTZQxZLSGdAoV8PHN_F8RDSbAy1EFO5IFZLyvcTEE1JzK1ztoILVN1gWx33qRgTYj6aEebH8MHy-PBdXNdik0qmcmigJBFT1IXjMV0wc45_lZgRCWaI/s400/IMGP3029.JPG" width="257" /></a></div><br />
<div style="text-align: justify;">Girit'te en sevilen beyaz etlerden biri olan tavşan birçok farklı şeklilerde pişirilebilir, fakat ben klasik tarife sadık kalmayı tercih ederim. Aslında tavşanın iki tane klasik ambiyansi var; biri stifado (onlarca arpacık soğan, taze domates salçası, tarçın, sarımsak, defne yapragi ve şarap arzu ederseniz) ve yabani kekikli, limonlu, Girit'te yapıldığı gibi, ya tencerede ya da güveçte, hepsi müthiş, hepsi duygu dolu, yeter ki tavşanı kişisel olarak tanımıyor olayım. Ben Girit taraftarı olduğum için, ikincisini yapmaya karar verdim, belki de Rohamis'i en son gördüğümde stifado'ya dönüşmüş olduğu için, kim bilir gerçekten... </div><br />
<div style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj-Abx5U7jX8NvX43bSQ7KQePVOgwsNQvAeFNPxxIhRExKUybKrI__c4MVmBk32CwJfE6zZGCiCuwVOX4cma5HvGPeVUf-r2_XbYDuefOaPdPUK6H2boZpP8aH3HprzWYUfMX-YUxBmXTA/s1600/IMGP3028.JPG" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="306" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj-Abx5U7jX8NvX43bSQ7KQePVOgwsNQvAeFNPxxIhRExKUybKrI__c4MVmBk32CwJfE6zZGCiCuwVOX4cma5HvGPeVUf-r2_XbYDuefOaPdPUK6H2boZpP8aH3HprzWYUfMX-YUxBmXTA/s400/IMGP3028.JPG" width="400" /></a></div><div style="text-align: center;"></div><br />
<div style="text-align: justify;">Yapacağınız basit; İlk önce bir köy tavşanını bulun, yoksa hiç uğraşmayın. Nerede diye soruyorsanız, Balık Pazar'ının yüce Adapazarı Tavukçu'sunda (o dükkanı keşfettiğimde ağlamıştım). Lezzetin şeytanları arpacık soğanlara da ihtiyacınız olacak, limon suyu (bence 2 tane yeter), zeytin yağı, sarımsak, taze ya da kuru yabani kekik ve beyaz şarap. Tavşanı kekikli kiyafetini giyerek sote ediyorsunuz, sonra sarımsağı da ekliyorsunuz, şarapla söndürüyörsunuz ve alkol tencereye veda ettikten sonra limon suyunuzu, bir şarap bardağı zeytin yağınızı ve eti ancak kapatacak noktaya kadar su da ekliyorsunuz. Tuz, taze karabiber ve tencerede, kısık ateşte devamını getiriyorsunuz ya da güveçte veya fırına veriyorsunuz. Arpacık soğanları sote edip bir kenara bırakıyorsunuz ve yemeğin hazırlanmasına yarım saate kala onları de ekliyorsunuz. Hmmm...Yanında sade bir pilav, ya da patates kızartması öneririm, hatta varsa keyfiniz ikisinden de yapın ki bir daha yapmaya kalkarsanız garnitür konusunda soğukkanlı bir şekilde karar verin. Beyaz sek şarabınız buz içinde en az yarım saat mantarsız dursun ki aroması tabağınızın lezzetiyle bulusunca sizi Girit'e götürebilsin.</div><br />
<br />
<br />
<br />
<br />
</div>Stavrianihttp://www.blogger.com/profile/12594839603846494096noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-7645779862371815804.post-41810780236680947572011-10-16T09:50:00.000-07:002011-10-18T13:00:22.404-07:00kadınların hayatı<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">...Özellikle bir kariyerin içinde yaşayanların, üstelik ailesi olanların, bütün güzelliklerine rağmen çok zor olmalı diye düşünüyorum. Çocuğum olmadığı için ne kadar çalışsam da empati kuramıyorum. Fakat onlar için işe yarayacak başka şeyler yapabildiğim için çok sevinçliyim. Kocaları, çocukları; kadınların sohbetlerine burnunu sokabilecek kimse yoktu. İki Sinem, Banu, İpek, Meltem ve Julianne Moore o kadınlardan bazıları. Güzel, aktif, konuşkan, hayat dolu. Onlara yemek yaparken hoşuma giden şey kusursuz tırnakları, stili olan saç kesimleri ve mesleklerinin adları değildi. Bir sürü sorumluluk ve gizli stresler taşıyor olmalarına rağmen, bu çelik kalıplarından kayıtsız bir şekilde çıkabilmeleri ve asıl hayata rutin rollerinden sıyrılıp da dalmaları içimi ısıttı. Şarap minnetle tükendi, müzik heyecanla çaldırıldı. Yemek ise o midelere inecek diye çok mutluydu. <br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgtUrfVQH5cdRw2xU5TBT38B2GZfwmhylrPfz8PwsQFU2TTHgyOpbJQMyfJ9xFUHkuskgQ9aBooXmztIpgm6zprIZSw7zmbyym9kVSJRcap6dBkjmEYiokbffv000X_ftqNy3QfFdDp-B4/s1600/stavriani+yemek+027.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgtUrfVQH5cdRw2xU5TBT38B2GZfwmhylrPfz8PwsQFU2TTHgyOpbJQMyfJ9xFUHkuskgQ9aBooXmztIpgm6zprIZSw7zmbyym9kVSJRcap6dBkjmEYiokbffv000X_ftqNy3QfFdDp-B4/s400/stavriani+yemek+027.jpg" width="400" /></a></div><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhIy7fxPxxjgrqW_4b0vWF2N4QExzJMsp_YrGAlvy2kNjNSZGmTn1h66IuXmBVRRdtR7ZkEJXW38_vZBsAVUZ2EGvVd5PmZvYyv8jjxMslTlU78M-0xGZSM4x1CqseJDTBqbc5JUqKFS-Y/s1600/stavriani+yemek+082.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhIy7fxPxxjgrqW_4b0vWF2N4QExzJMsp_YrGAlvy2kNjNSZGmTn1h66IuXmBVRRdtR7ZkEJXW38_vZBsAVUZ2EGvVd5PmZvYyv8jjxMslTlU78M-0xGZSM4x1CqseJDTBqbc5JUqKFS-Y/s400/stavriani+yemek+082.jpg" width="400" /></a></div><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjvxRtwEziN_0vz8qrscFHlL36RwsuHW0qWPqsFOsJ9dwvqVMi_FNg1xDcjrSXx2I-aCoAS3XrNozrLB_ttPomdmQK9htF2y9enb329jLmlkeWOcW_Z20gGCnawaUks-MbbiLaP5vymzjg/s1600/stavriani+yemek+005%25281%2529.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjvxRtwEziN_0vz8qrscFHlL36RwsuHW0qWPqsFOsJ9dwvqVMi_FNg1xDcjrSXx2I-aCoAS3XrNozrLB_ttPomdmQK9htF2y9enb329jLmlkeWOcW_Z20gGCnawaUks-MbbiLaP5vymzjg/s400/stavriani+yemek+005%25281%2529.jpg" width="400" /></a></div><br />
<div style="text-align: left;">Ortada sofraya davet eden bir Yunan köy salatası, sırada yazın verdiği son tatlı domatesle<a href="http://yeicsev.blogspot.com/2011/06/domates-koftesi.html"> domates mücveri</a> ve yanında zeytinyağlı süzme yoğurtlu sos; devamında manitaropita (mantar böreği) ve bitişinde fırında hardallı küp patates ve limon soslu <a href="http://yeicsev.blogspot.com/2011/09/limon-soslu-dana-eti-mmmm.html">dana eti</a>. Kafalar artık hazırdı ve akşamın zirvesine çıkmadan az önce, girit kökenli sfakianopitayı (keçi peyniri içeren ve üzerinde bol bal elle açılmış ince hamur) yedirmeden masadan kalkmalarına izin veremezdim. A, bir de, kızlara dansa başlamadan ev yapımı<a href="http://en.wikipedia.org/wiki/Tsikoudia"> tsikoudia</a> da içirdim. Oturaklı ev sahibi Sinem Girit'li olsa gerek bu kadar cesurca içebildiği için! Sonra sohbete bile gerek kalmadı...</div><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgWq6gy3TNte098ciXng5XbUW_v6w1b-oNKSw92NPQC7Nl4TOuu1lKNQBF00L6_S5F11bVDtC7w8QWfjH3kygeHdQg04-1Zw9xOrFM9-bXcu5280Nc37LgoTrNyIZWTkZ32fRJD2-zzymw/s1600/stavriani+yemek+003.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="336" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgWq6gy3TNte098ciXng5XbUW_v6w1b-oNKSw92NPQC7Nl4TOuu1lKNQBF00L6_S5F11bVDtC7w8QWfjH3kygeHdQg04-1Zw9xOrFM9-bXcu5280Nc37LgoTrNyIZWTkZ32fRJD2-zzymw/s400/stavriani+yemek+003.jpg" width="400" /></a></div><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhs52m1P_-dUmH3cNyDUv6w6Ut5m7kdhsDpcqrSLSf759L1RIk7QHHUG-vsSly7_p2QddHBDj73DCvGHR8Nt1d1p9_l5Q1TAWVDVbYV22t-CHwPiu94Ou12vzxmoq2zXQvzHLvvY2uvHw0/s1600/stavriani+yemek+065.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhs52m1P_-dUmH3cNyDUv6w6Ut5m7kdhsDpcqrSLSf759L1RIk7QHHUG-vsSly7_p2QddHBDj73DCvGHR8Nt1d1p9_l5Q1TAWVDVbYV22t-CHwPiu94Ou12vzxmoq2zXQvzHLvvY2uvHw0/s400/stavriani+yemek+065.jpg" width="400" /></a></div><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjPV_P2iFV4xVrTcziPr3-C1q2u4zrcF0M7sjeBu5enTgoqSiK69ngnmbObKWczukRQRh2L-ZHfO5oB9C7_VPKZ4YXc6KZwxWOZ2XAExcwU-14df9gBbywUCvgqwcEbW2hgkqNlkDbIdmA/s1600/stavriani+yemek+037.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjPV_P2iFV4xVrTcziPr3-C1q2u4zrcF0M7sjeBu5enTgoqSiK69ngnmbObKWczukRQRh2L-ZHfO5oB9C7_VPKZ4YXc6KZwxWOZ2XAExcwU-14df9gBbywUCvgqwcEbW2hgkqNlkDbIdmA/s400/stavriani+yemek+037.jpg" width="300" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"></div><br />
Bu hoş kadınlara güzel yüzleriyle blogumu süslememe izin verdikleri için teşekkür etmek istiyorum. Sizin için yemek yapmak doyurucu bir zevkti!<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEicOUUjJQIGF4iwpqIlNlp1vZz9DyHHGYTTBaR2oVWyyfGbcFo6d21MwI0zTHbb598KGy_XNYYW-XUfIq-8yfyOxOgrM-YwaoFs7ZnXNK7hla_o87389Jz6_VSfoc5DRpWLw3LIpWkmPwk/s1600/IMG_2226.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEicOUUjJQIGF4iwpqIlNlp1vZz9DyHHGYTTBaR2oVWyyfGbcFo6d21MwI0zTHbb598KGy_XNYYW-XUfIq-8yfyOxOgrM-YwaoFs7ZnXNK7hla_o87389Jz6_VSfoc5DRpWLw3LIpWkmPwk/s400/IMG_2226.jpg" width="382" /></a></div><br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
</div>Stavrianihttp://www.blogger.com/profile/12594839603846494096noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-7645779862371815804.post-69677176562641067682011-10-10T16:03:00.000-07:002011-10-15T03:37:00.603-07:00şaraplı horoz; senden başka yok içimde<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><div style="text-align: left;">Bir ömür boyu hepimizin sadık kalacağı şeyler vardır mutlaka. Kendimizi keşfetmeye başladığımızdan beri aşklarımız, tercihlerimiz, kararlarımız zamanla değişiyor olsalar bile, onlardan bazılarının hayatımızda sabit kalacakları kesin. Özellikle yemekler ve kokular duygularımızın yerine geçebilme gücüne sahip oldukları için, kayıtsız bir şekilde sonsuz sadakat gösterebildiğimiz tek dünyadır belki. Nereden esmeye başladı bu nostaljık rüzgarlar diye düşünüyorsanız, hemen anlatacağım...</div><div style="text-align: left;"><br />
</div><div style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhVHKRiQ3k8GqsPHEVyCOigV9c_Ed359IqpzuUKXlQYRdoc8mxe9se_QplJq3H0v1dWd_euN8Tf4YeGLcQfh_Bk05OCG7LyEe26KEy6TD7OpoWQaOc4JqdVxsXukS0g2SR0qmhIQ5Vozkk/s1600/IMGP3035.JPG" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhVHKRiQ3k8GqsPHEVyCOigV9c_Ed359IqpzuUKXlQYRdoc8mxe9se_QplJq3H0v1dWd_euN8Tf4YeGLcQfh_Bk05OCG7LyEe26KEy6TD7OpoWQaOc4JqdVxsXukS0g2SR0qmhIQ5Vozkk/s400/IMGP3035.JPG" width="400" /></a></div><div style="text-align: left;"><br />
</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhQwYjWLS3Ge2XCUkSm8g_KaHgUUL4WIvnsafThma0BDfxMBzDlsterW5O4eyiOUNIbYnMkUjjwVP4VaRSEqaXnncLQnpHL-MEbXASzYOURIQOUqW2MkScSQKjIoJXycMAV1wJzQFLgOq8/s1600/IMGP3036.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="360" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhQwYjWLS3Ge2XCUkSm8g_KaHgUUL4WIvnsafThma0BDfxMBzDlsterW5O4eyiOUNIbYnMkUjjwVP4VaRSEqaXnncLQnpHL-MEbXASzYOURIQOUqW2MkScSQKjIoJXycMAV1wJzQFLgOq8/s400/IMGP3036.JPG" width="400" /></a></div><div style="text-align: left;"><br />
</div><div style="text-align: left;"> Her şey yıllar önce başladı, boyum bir metreden yüksek değildi. Güzel ninemin evine gitmiştim, birkaç gün onunla birlikte kalacaktım. Nineyle tatil yapmak hayatımda yaşadığım en heyecan verici olaylardan biriydi. Evi çeşit çeşit kumaşlar ve danteller dolu kücük bir labirentti. Kendisi terziydi. Ayrıca çok acayıp kız arkadaşları vardı; onlardan bir tanesi tıpkı masallardaki cadılara benzerdi ve evinin gri avlusunda tavuklar ve kediler beslerdi. Ve o teyzenin garip olduğu kadar aynı ölçüde tuhaf bir tavuğu da vardı. Ismi horozdu. O tavuk oldukça züppe ve gıcıktı, onunla uğrasmamdan da hiç hoşlanmazdı ve bir gün bana saldırması kaçınılmazdı. Kırılmıştım. Fakat çok yakında yollarımız bir cenazenin yemeğinde tekrar kesişecekti.</div><div style="text-align: left;"><br />
</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgv7nEDxgnfcEzF3MI9M0BOGYXVH2iDhwnj5v4Ny2KJ3RtBUkqDYAwlxTrWdDee4t2GC1b4f4ollaW0zmOSk5LlpTpH_E2sFcY1Cuh15dIUeebLMpxOJ9O8GABaCwUW4-GD8lpV-rwN7ms/s1600/IMGP3039.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgv7nEDxgnfcEzF3MI9M0BOGYXVH2iDhwnj5v4Ny2KJ3RtBUkqDYAwlxTrWdDee4t2GC1b4f4ollaW0zmOSk5LlpTpH_E2sFcY1Cuh15dIUeebLMpxOJ9O8GABaCwUW4-GD8lpV-rwN7ms/s400/IMGP3039.JPG" width="400" /></a></div><div style="text-align: left;"><br />
</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEicRJNAjBKJa-MbpWQ-Sbw5_nf3xZY-KO5w1EJgWtZfaglcwq9uvgwgJVYdCjtcjY2LgUoMydTJiiDszfgUGttjmSvJhU0C8jEEF59bJ1ge9s4IybcD-qp_hdd79_h06dgnDEzEk_9zE78/s1600/IMGP3040.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEicRJNAjBKJa-MbpWQ-Sbw5_nf3xZY-KO5w1EJgWtZfaglcwq9uvgwgJVYdCjtcjY2LgUoMydTJiiDszfgUGttjmSvJhU0C8jEEF59bJ1ge9s4IybcD-qp_hdd79_h06dgnDEzEk_9zE78/s400/IMGP3040.JPG" width="400" /></a></div><div style="text-align: left;"><br />
</div><div style="text-align: left;"> Ninemle gitmiştik yine, bütün etkinliklere birlikte katılırdık ve cenazeler nedense çok eğlenceli olabilirdi bazen. Fakat o gün sonsuza dek kalbimde iz bıraktı, çünkü o cenazede hayatımda tatmış olduğum en büyüleyici yemeği yemiştim. Önüme inen tabak tarçın ve yeni bahar kokuyordu ve içimde yarattığı mutluluğu kesinlikle tasvir edemem. Etrafa bakmıştım, henüz tadına bakmamıştım, sadece kokusunu almıştım. <i>Benimle dalga geçiyor olmalılar, bu ne, bu ne? </i>diye düşünmüştüm. Siyah giyinmiş ağlayan teyzelerin görüntüsü ve sesleri birden kayboldu, yemek artık damağıma ulaşmıştı. Ağızımda beklettim, yavaşça yuttum. Etrafa bir kez daha baktım. Tabağa aşırı bir tutkuyla dalmak isterdim ama maalesef yemekle başbaşa değildik. Beni deliler gibi aç zannedecekler diye çok korkmuştum. Utanmıştım. Sanki hırsızmışım gibi etrafıma sürekli bakarak yemeğe devam etmiştim. Tabağımı bitirince bir teyze bunu farketsin ve tekrar doldursun diye minik bir dua okumuştum içimden ama nafile.Onlar ağlamakla meşguldu. Sessiz ve şok içinde eve dönmüştüm ninemle. Ertesi gün yaşadıklarımı anlattım ona. <i>Bu kadar beğendiysen ben yaparım sana aşkım </i>deyip öpmüştü. Sözleri beni şaşırtmıştı, bu kadar basit olamazdı...Ve o günden beri, en sevdiğim yemeğin hangisi olduğu sorulduğumda düşünmeden şaraplı horoz diye cevaplarım. </div><div style="text-align: left;"><br />
</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi36RDvsEK4fR9vLIgi8YKhEb5CWIfDbleySbeAsHUqC-uPDyBGHo0RchU8FqWnzCqpw3csD53DMSc1ob_cHfaywCwEvYcyjRt4349PLf4J8XXNgC_Z8hIhojSkcgCNIezsNhiHq2lV7dQ/s1600/IMGP3038.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="273" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi36RDvsEK4fR9vLIgi8YKhEb5CWIfDbleySbeAsHUqC-uPDyBGHo0RchU8FqWnzCqpw3csD53DMSc1ob_cHfaywCwEvYcyjRt4349PLf4J8XXNgC_Z8hIhojSkcgCNIezsNhiHq2lV7dQ/s400/IMGP3038.JPG" width="400" /></a></div><div style="text-align: left;"><br />
</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhb2FGUF7lDqVqZ4e54MgH7DQI2JzbugVIWCz-fM8YeS0nR4j3DotvLeSsyeRHk0SMNjeB_dJuoc6PStxZgE1il1tmgJrfuGvFHSn_6hcDwpbmcONwx_ugaUjXxVjpGD3mAQifvj3WEedQ/s1600/IMGP3041.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhb2FGUF7lDqVqZ4e54MgH7DQI2JzbugVIWCz-fM8YeS0nR4j3DotvLeSsyeRHk0SMNjeB_dJuoc6PStxZgE1il1tmgJrfuGvFHSn_6hcDwpbmcONwx_ugaUjXxVjpGD3mAQifvj3WEedQ/s400/IMGP3041.JPG" width="400" /></a></div><br />
Evet, pişmesinin çok uzun sürdüğü doğrudur. Eti çok kaslı ve sert ama iyice pişerse, gözlerinizi açamadan yersiniz anormal lezzetli etini. Sanki kendisinden baharatlı. Belki o yüzden çok züppedir herkese karşı. Düşünebilir misiniz, sarımsak olmasa da olur bu sefer! Yeter ki sote ettikten sonra dolgun kırmızı bir şarapla söndürün ve kullanacağınız domates salçası taze domatesten değilse, mümkünse organik salça kullanın. Bir baston tarçın ve mutlaka tane yeni bahar. Biraz zeytin yağı, su ve kralımızın tamamen yumuşamasına kadar kısık ateşte pişmesine izin verin. Makarnayla eşlik etmeniz şart. Bir yanda da rendelenmiş sert ve kuru keçi peyniri de dursun çünkü onu tereyağında bronzlaştıracaksınız. Renk aldıktan sonra süzgeçten dönmüş spagettiye dökün ve karıştırın. Çukur tabaklar çıkarın, yemeğinizle derine ineceksiniz. Aynı peynirden yakmadan tabaklarınıza yağdırın. Sizin adınıza çok mutluyum.<br />
<div style="text-align: left;"><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiqRgZi3dFhd-tbkUCLGYUq-bj-pS_tDi7qvfbTP4C5k1m5aa69KcmOwxdJHvGZLxyHKTriITPKwMe2eqaJk1JBaACeVdgTHaN7Ku9L3rRDyxmUczqhyphenhyphenH3VxY5s6Z_Fm7Mu5n2VokRj9Bw/s1600/IMGP3043.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiqRgZi3dFhd-tbkUCLGYUq-bj-pS_tDi7qvfbTP4C5k1m5aa69KcmOwxdJHvGZLxyHKTriITPKwMe2eqaJk1JBaACeVdgTHaN7Ku9L3rRDyxmUczqhyphenhyphenH3VxY5s6Z_Fm7Mu5n2VokRj9Bw/s400/IMGP3043.JPG" width="400" /></a></div></div><div style="text-align: left;"><br />
</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjJKNqMpxt25yOgZr0JGDmI-_iKPuH2zXcNkY0mad1gtrKvy6nM5D_iUFcw-T6111HCrDG-aOixEj2o6ViVShzl7-xy0FCsdsvPYKHqBDjIlQLvnL-i918zIWFwqUN_TS9Ruk2CBCzJGrc/s1600/IMGP3045.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjJKNqMpxt25yOgZr0JGDmI-_iKPuH2zXcNkY0mad1gtrKvy6nM5D_iUFcw-T6111HCrDG-aOixEj2o6ViVShzl7-xy0FCsdsvPYKHqBDjIlQLvnL-i918zIWFwqUN_TS9Ruk2CBCzJGrc/s400/IMGP3045.JPG" width="400" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"></div><div style="text-align: left;"><br />
</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjC8dUhEGuFrfNQBe-nDMDCph51viSi9hwSC-MTRPWXb2sATfAeR32RReZW15szcmSg7cD4HTHfsYE9qyrmsoESi2l0ITlZCYzL_ool5aMFdnHBF2fkojuXHkRO1oBd_hw5Mkkwrh3n2Rg/s1600/IMGP3049.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjC8dUhEGuFrfNQBe-nDMDCph51viSi9hwSC-MTRPWXb2sATfAeR32RReZW15szcmSg7cD4HTHfsYE9qyrmsoESi2l0ITlZCYzL_ool5aMFdnHBF2fkojuXHkRO1oBd_hw5Mkkwrh3n2Rg/s400/IMGP3049.JPG" width="400" /></a></div><div style="text-align: left;"><br />
</div><div style="text-align: left;"><br />
</div></div>Stavrianihttp://www.blogger.com/profile/12594839603846494096noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-7645779862371815804.post-71634523010375444832011-09-28T14:21:00.000-07:002011-09-28T15:16:06.951-07:00limon soslu dana eti: mmmm.....<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">Akraba sayılır bu tabak. Her Pazar günü annem bu yemeğin kokusuyla uyandırırdı bizi. Dana eti sote edildiği zaman, tencereden çıkan koku bir alarmın sesinden güçlü olabiliyor. Hiç zor olmazdı yataktan kalkmak; zarif kokusu yumuşak bir günaydın öpücüğü gibi hissetirirdi kendisini. Yıkanmadan koşa koşa mutfağa giderdik kardeşimle ve annemi tencerenin başında bir kadeh şarap yuvarlarken sabit Pazar misafirlerimizle sohbet ederken yakalardım. <i>Ha, uyandınız mı? </i>diye sorup etin parçalarını sote etmeye devam ederdi. Off, yine bu aşamaya mı denk geldik, pişmesi daha çok var diye düşünüp mahvolurduk.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiFNKqPyGefCyM6TeGFrjTytsGAhfXN-hwVjg4uOMnlsMUQM7s-ImAkI0Rds-C5aTmU46xeupQIVIvazoMJ2YpFL2fPExCG8iYQcWODDxT_laAaQr7mH5c60TuyNpkBk5FSxY-f8-bIww4/s1600/IMGP3064.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="316" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiFNKqPyGefCyM6TeGFrjTytsGAhfXN-hwVjg4uOMnlsMUQM7s-ImAkI0Rds-C5aTmU46xeupQIVIvazoMJ2YpFL2fPExCG8iYQcWODDxT_laAaQr7mH5c60TuyNpkBk5FSxY-f8-bIww4/s400/IMGP3064.JPG" width="400" /></a></div><br />
Bu sefer misafirim Yunan'dı ve özellikle bu yemeği istedi benden. Hem kendisi sevdiği için, hem de Türk sevgilisine Yunan mutfağından garanti bir tabak tattırmak istediği için.Yakında gelin olacak ve kayınvalidesine oğluna aç bırakmayacağını kanıtlaması gerekiyor da bir yandan. Off, evlenmenin niye her şeyi bu kadar zor? Bir sürü kanıt toplayıp birlikteliği yasal haline getiriyoruz, fakat asıl korunmansı gereken malzeme sevgi olduğunu unutuyoruz. Ve çok uzattığım için az kaldı danacığımızı yakıyordum. Hemen soğanları atalım!<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj_B_VdhLYlpQAafuY5tt1z0_rcl7flugNtTPcpfexW6ClAlfHuifd2G4EXu4Arfw0dV68RyGvPK4v8DbrUapE9DMYctNwi6uIPFzmPyPan-UvrGSPpb9litdXFddFaSgS62FXK1qNJnVY/s1600/IMGP3053.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="287" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj_B_VdhLYlpQAafuY5tt1z0_rcl7flugNtTPcpfexW6ClAlfHuifd2G4EXu4Arfw0dV68RyGvPK4v8DbrUapE9DMYctNwi6uIPFzmPyPan-UvrGSPpb9litdXFddFaSgS62FXK1qNJnVY/s400/IMGP3053.JPG" width="400" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"></div><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEigAx49kGYMpOttOv-bZIo5IzJ-lwKjFdkvbcaCQsSnzZVBs-CtodqmltRpiZTParu_bPI9pgeCUTOiKVpfYULemamZFoLzZO1JUwRN4xHPKCoR1pTaRBOTfUbC8Uj75iJY1foK175Jsco/s1600/IMGP3056.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEigAx49kGYMpOttOv-bZIo5IzJ-lwKjFdkvbcaCQsSnzZVBs-CtodqmltRpiZTParu_bPI9pgeCUTOiKVpfYULemamZFoLzZO1JUwRN4xHPKCoR1pTaRBOTfUbC8Uj75iJY1foK175Jsco/s400/IMGP3056.JPG" width="400" /></a></div><br />
Fakat baştan alalım; etinize başınızı döndürecek bir tat vermek istiyorsanız, küçük kesikler atıp sarımsak parçalarını sıkıştırın, sonra sote edin.Tuz ve taze karabiber atmayı unutmayın. Evdekiler etrafınızda dolaşmaya başlarsa onlara yüz vermeyin, etinizin yanma tehlikesi var. Renk almış sanki deyince soğanları da ekleyin ve 2-3 dakika sonra limon suyuyla söndürün! Limonun iktidarına oy veriyorsanız, 2-3 tane ile tatmın olursunuz, yoksa 2 tane limon gayet limoni bir mutluluğa yeter ve artar. Şimdi en saf zeytin yağınızdan bir küçük su bardağı doldurun ve tencereye dökün. Limon suyun üstünde ne kadar mükemmel durur değil mi? Nerdeyse işimiz bitti yeter ki etinizin görüntüsünü ancak kapatacak suyu da eklemeyi unutmayın. Ve tabağın asıl sırrına geldik; ateşi kısıp dolu dolu 2 saate pişirilmesine izin vereceksiniz. Hadi, artık kadehinizi doldurup sohbetinize devam edebilirsiniz. Yalnız ara sıra tencereyi kibarca çalkalamayı ve gerekirse su eklemeyi ihmal etmeyin.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhM6wFdac1eND-CGDonrhU5oq17SI4c_LWlGmZX-OLbIFPa261N6B-rbE6yAuvy1cW3KCEIDiQo503iNU0zI8QpV-TVzS97Ob3EEWN3wotUUbXoJEO-YADrmksv0xnzVSukfH_VX4jtW1w/s1600/IMGP3058.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhM6wFdac1eND-CGDonrhU5oq17SI4c_LWlGmZX-OLbIFPa261N6B-rbE6yAuvy1cW3KCEIDiQo503iNU0zI8QpV-TVzS97Ob3EEWN3wotUUbXoJEO-YADrmksv0xnzVSukfH_VX4jtW1w/s400/IMGP3058.JPG" width="400" /></a></div><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEix5YNxIs7j5eYwtyfb9DnyR1qxUCPq7iZ_o-eKlYQlvS8k1vLKoSh3t9AP4Yw1M4VB-xRwLciyWblvsASnebPIZg9v1nj7l03BV8UlUFnUJobMORI2v-rR-oOL3LvYBXexIurJd3PvydA/s1600/IMGP3063.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEix5YNxIs7j5eYwtyfb9DnyR1qxUCPq7iZ_o-eKlYQlvS8k1vLKoSh3t9AP4Yw1M4VB-xRwLciyWblvsASnebPIZg9v1nj7l03BV8UlUFnUJobMORI2v-rR-oOL3LvYBXexIurJd3PvydA/s400/IMGP3063.JPG" width="400" /></a></div><br />
Sade tabaklar gerçekten garantilidir, ve özellikle bu tabağımıza neredeyse her damat yakışır. Hardallı patates fırında, klasik sevilen pilav, ya da patates kızartması, annemin en çok tercih ettiği garnitürlerdendi. Bana sorarsanız, damağınıza bırakırım, ya da hepsinden az yaparım.Valla yaparım! <br />
<br />
</div>Stavrianihttp://www.blogger.com/profile/12594839603846494096noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7645779862371815804.post-54527569214369539622011-09-12T17:08:00.000-07:002011-09-14T02:53:18.059-07:00sadece kolokythopita<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><div style="text-align: left;">Sonbahar beni duyuyorsan sana bayılıyorum söylemek isterim. Büyük Istanbul'un nemli sıcaklığını uzaklara gönderirsin, ağaçların yapraklarını dansa uyandırırsın, kibar rüzgarlarınla ev yemeklerinin kokularını mahallelere dağıtırsın, kimseyi endişelendirmeden havayı dikkatle tazelersin ve lezzet dolu bir <i>kolokythopita </i>için en tatlı ve son kabaklarını saklarsın. Daha ne olsun en sevdiğim mevsim olarak seni ilan etmek için?</div><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhr5WE1Lcb4Lq5EuG_off9vrs8kxHCDJJ8r-AKdly3ctNFvxvt_om2uclEt7pf3u5aVE7HGus_uS5wDd2ep9ympRNt4WCpxtNt7OrNYrrXjJSAjQVa12eZdCiTImMo_fqkjQbadrzsIvuU/s1600/IMGP2936.JPG" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="365" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhr5WE1Lcb4Lq5EuG_off9vrs8kxHCDJJ8r-AKdly3ctNFvxvt_om2uclEt7pf3u5aVE7HGus_uS5wDd2ep9ympRNt4WCpxtNt7OrNYrrXjJSAjQVa12eZdCiTImMo_fqkjQbadrzsIvuU/s400/IMGP2936.JPG" width="400" /></a></div><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhSN5dFJqzSAozfEOrdJ4sbZ5C8JMQvbwF8Exsky0_KChqMeNMxuc4eLKdap319ENWGZ0H6fQJE6fXB8mKv16OQijp2XFldNcB1brls7Gqrz1kIyznBd274dcwY4n9QQ7KM76WBBe70Tg4/s1600/IMGP2940.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhSN5dFJqzSAozfEOrdJ4sbZ5C8JMQvbwF8Exsky0_KChqMeNMxuc4eLKdap319ENWGZ0H6fQJE6fXB8mKv16OQijp2XFldNcB1brls7Gqrz1kIyznBd274dcwY4n9QQ7KM76WBBe70Tg4/s400/IMGP2940.JPG" width="400" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br />
</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgUIoXvgC39Q1raDhs_CIy_NSKQdgQFYdH0aaezwelpSd37bfcxTlwdRU1KL45pPvzCkso-KCmEy4ebxXZWrpiKQfgiWZTGyNuezlkq2pN4A04DFn54mJo7iJKhR88ukMx3rmYgm8-jq78/s1600/IMGP2946.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="306" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgUIoXvgC39Q1raDhs_CIy_NSKQdgQFYdH0aaezwelpSd37bfcxTlwdRU1KL45pPvzCkso-KCmEy4ebxXZWrpiKQfgiWZTGyNuezlkq2pN4A04DFn54mJo7iJKhR88ukMx3rmYgm8-jq78/s400/IMGP2946.JPG" width="400" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><br />
</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">Cidden, sonbaharı evimizde ağırlamak için daha anlamlı bir tarif öneremem. Koktuğu kadar lezzetli, göründüğü kadar dürüst; <i>kolokythopita</i> tam bir moral pohpohçusu!<i>En güzel kabaklar minik, yeşil kabaklardır ya da yuvarlak olanlar, bilirsin işte, dolmalık için. Rendelersin sonra tuzla birlikte bekletirsin ki sularını atsın kabaklar, dere otu konusunda hiç cimrilik yapmayacaksın, kuru soğanı da bol olacak, bu ikisini sote edeceksin tabi. Kara biber taze olsun unutma, yumurta mutlaka, ve tabiki feta ya da sevdiğin sert bir kaşar peyniri. Anlaşıldı mı? Bir de yufkayı kendi ellerinle açacaksın, sakın hazır olanlardan kullanma, çok ayıp! </i></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><br />
</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><i> </i><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj3JQxyJTLn2cn_nAbSc6-8QJs4Xbvj3r8B3RqP6iHT1Gk_4-aylXl4Gs6nuDrG7pwof4tnXeYg88mqA5QJUVhv7VEtvLwRnEvhe6KxdJs63Dj48TBdFxNeN6X5F6a8FJDNeol-yw6T8XI/s1600/IMGP2941-1.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj3JQxyJTLn2cn_nAbSc6-8QJs4Xbvj3r8B3RqP6iHT1Gk_4-aylXl4Gs6nuDrG7pwof4tnXeYg88mqA5QJUVhv7VEtvLwRnEvhe6KxdJs63Dj48TBdFxNeN6X5F6a8FJDNeol-yw6T8XI/s400/IMGP2941-1.JPG" width="400" /></a></div><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhjY8IEadW8y2fBbuyrXZ-vaBye44_NOBUQzSh-OsswEiiUOBY6bqQ8eEEdV7N8oHUw2UC-glethudwMJlMLYRh-3W2HA_FMeUUnWv4WNaWD8DB-4edjlbmh1QACAQDjITmLGAljCv0i2g/s1600/IMGP2948.JPG" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhjY8IEadW8y2fBbuyrXZ-vaBye44_NOBUQzSh-OsswEiiUOBY6bqQ8eEEdV7N8oHUw2UC-glethudwMJlMLYRh-3W2HA_FMeUUnWv4WNaWD8DB-4edjlbmh1QACAQDjITmLGAljCv0i2g/s400/IMGP2948.JPG" width="400" /></a></div><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjFARC927GrotH4Y_3FK9zL9iMYrIAtwCbi0J8eh_PRrwSMOV9J3oG_4Wt8ufoJUr_QxLzOyiayu8mLZWETdN1F95MV1Lh3VcrMHdcL4MlSAWfCKuhTijMTeUwBR2qpFkO7obZAzQzVfVo/s1600/IMGP2954.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="392" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjFARC927GrotH4Y_3FK9zL9iMYrIAtwCbi0J8eh_PRrwSMOV9J3oG_4Wt8ufoJUr_QxLzOyiayu8mLZWETdN1F95MV1Lh3VcrMHdcL4MlSAWfCKuhTijMTeUwBR2qpFkO7obZAzQzVfVo/s400/IMGP2954.JPG" width="400" /></a></div><br />
<div style="text-align: left;">O teyzeyi Istanbul'da gezdirirken, sanki bütün Eminönü ile geziyor gibiydim. Boğaz'ın hüznü bile susturamadı; <i>Ben var ya, ben olmasam kocam ne yapardı? </i>Kocası yanında bu arada. <i>O çok sakin, kavga etmeyi bilmez ki o, bütün servetimizi kaybetmiş olabilirdik, işler veresiyelerle yürümez, ah, ah! </i><a href="http://en.wikipedia.org/wiki/Missolonghi">Mesologi</a>' li teyzenin fikriymiş köylerinin meydanında fırın açmak. Tarımcılar hep grev yaparmış, traktörleriyle hep yolları kapatırmış ve akşama kadar meydanda otururmuş, aç vaziyette değil tabi. Tarlasında yetiştirdiği dolmalık kabaklardan efsane <i>kolokythopitalar </i>yaparmış. Son dilim için az kavga çıkmamıştı.Yeni yazlık evlerini bu pitaya borçlularmış. Karşımda oturan gelini bile gözümün içine bakıp teyit etti. Onun dişinda kayınvalidesini yok edebilmeyi çok isterdi zannedersem.</div><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhL3F1Wmx9U4zEmpJEs_PY9LfZtF4uZdsfdRnWIi9x3ujOCZumunvJTN0RuKYc0UhFc6TZyYY-0L9eZ26KCqHRyNlc30FRZOfbYnNx7656aNDQQmSJSLRCWHaM9zDledfFxw4VnmACPzeA/s1600/IMGP2957.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="338" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhL3F1Wmx9U4zEmpJEs_PY9LfZtF4uZdsfdRnWIi9x3ujOCZumunvJTN0RuKYc0UhFc6TZyYY-0L9eZ26KCqHRyNlc30FRZOfbYnNx7656aNDQQmSJSLRCWHaM9zDledfFxw4VnmACPzeA/s400/IMGP2957.JPG" width="400" /></a></div><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgGiFvjUWd5S0PHBCEIbBzpZo4hmrvLGGNG0h6Vmsc1mGbpxwS2ufcEtZNekMrJqIIgYNSxXlsgYiGPRvUzqlCyE2-B74nPJfb3bDm6cfkCP_taUjV4xPnq_91gsKPGGjLa4gxA-jWRJnI/s1600/IMGP2974.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgGiFvjUWd5S0PHBCEIbBzpZo4hmrvLGGNG0h6Vmsc1mGbpxwS2ufcEtZNekMrJqIIgYNSxXlsgYiGPRvUzqlCyE2-B74nPJfb3bDm6cfkCP_taUjV4xPnq_91gsKPGGjLa4gxA-jWRJnI/s400/IMGP2974.JPG" width="400" /></a></div><br />
İşte o kadın, bu tarifi anlatırken benim için çok değerli oldu. Yeni bir damak yolculuğu çıktı, mutfağım ise farklı kokular tanıyacaktı. <i>Sevdim seni, sana sırrımı vereceğim </i>deyip ağızını kulağıma yaklaştırdı. <i>Bak, bunu yaparsan, rüya gibi olacak...</i><br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiGei4dzApkX2XF4LCkFexBgbbHWX786OILscnkARehfKct_zpk1tnA6NG9ghhKXjAJFqTGLV-TTA22ufl3kjLPTVaWQqa2UaBrwnw0-PCEOuor3f8HHHkks6bz645QGnVukeCBaWzT1bw/s1600/IMGP2980.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiGei4dzApkX2XF4LCkFexBgbbHWX786OILscnkARehfKct_zpk1tnA6NG9ghhKXjAJFqTGLV-TTA22ufl3kjLPTVaWQqa2UaBrwnw0-PCEOuor3f8HHHkks6bz645QGnVukeCBaWzT1bw/s400/IMGP2980.JPG" width="400" /></a></div><br />
<br />
<br />
<br />
</div>Stavrianihttp://www.blogger.com/profile/12594839603846494096noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7645779862371815804.post-14911393471076299872011-07-21T13:04:00.000-07:002011-07-22T03:32:00.927-07:00Mani: sırların beslenmek istediği yer<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><div style="text-align: left;">Bir varmış bir yokmuş...İnsanların ve ruhların yan yana yaşadiği bir yer varmış; Esmer kadınlar ve erkekler yaşarmış, ten rengi açık olan yaratıklar etrafta nadiren görünürmüş; o da güneşin sanki insanları canlı canlı yakmak istiyormuş gibi ulaştığı bir yer olduğundanmış. Dolayısyla herkes esmer olmak zorundaymış. O topraklar çok kuru topraklarmış. Tek yeşil varlıklar birbirinden mütevazı, zeytin ağaçlarıymış; Βirçok kere oradaki insanların komplolarını görmezlikten gelmişlerdi, ayaklarında da kaç kere iki sevgiliyi bir kişi olarak göstermişlerdi...Yine de mütevazı kalmayı başarmışlardı, insanlardan asla payı istememişlerdi. </div><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEivXIPrEAfVt_gVslUoMh0WSV57G1AsANWtZPvWZGJ-wCihW_aml6oCRu6_yYuH_vGfQj78rJU5qM1iBMxTX8goycVVXQgPSL9PZIKv43baykklVr59Tq5zKQ_jNjeXV_VO7vQofC_NrKU/s1600/P8140457.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="345" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEivXIPrEAfVt_gVslUoMh0WSV57G1AsANWtZPvWZGJ-wCihW_aml6oCRu6_yYuH_vGfQj78rJU5qM1iBMxTX8goycVVXQgPSL9PZIKv43baykklVr59Tq5zKQ_jNjeXV_VO7vQofC_NrKU/s400/P8140457.JPG" width="400" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEivXIPrEAfVt_gVslUoMh0WSV57G1AsANWtZPvWZGJ-wCihW_aml6oCRu6_yYuH_vGfQj78rJU5qM1iBMxTX8goycVVXQgPSL9PZIKv43baykklVr59Tq5zKQ_jNjeXV_VO7vQofC_NrKU/s1600/P8140457.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><br />
</a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg7orjBEbIIdVvNqSASAUzp_ZyVjbAhcW6lkHAM8S3Q9LiUOyuFK7GpmBk_29M9r6OQAFji9eN_L-8Lpjh6aEfaZ1qtuaGXgGINN8OCVKhjlbulVpF56PGq42TWdIUH9_gtKFOtpaQGuCY/s1600/P8100320.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg7orjBEbIIdVvNqSASAUzp_ZyVjbAhcW6lkHAM8S3Q9LiUOyuFK7GpmBk_29M9r6OQAFji9eN_L-8Lpjh6aEfaZ1qtuaGXgGINN8OCVKhjlbulVpF56PGq42TWdIUH9_gtKFOtpaQGuCY/s640/P8100320.JPG" width="475" /></a></div><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjHsP05D_DppKacst5jqLUvLruO6nLVxliZWIOTjNAPP-x8FL787UvjcZjk9w-N3ac-hX64GU3A7X3jwYioat_6ZYZrOPis1Q4gNiKPE1ZcSNtNFpitvO-Di1jZqPNvlyIvbt-_F67T4OM/s1600/P8100321.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjHsP05D_DppKacst5jqLUvLruO6nLVxliZWIOTjNAPP-x8FL787UvjcZjk9w-N3ac-hX64GU3A7X3jwYioat_6ZYZrOPis1Q4gNiKPE1ZcSNtNFpitvO-Di1jZqPNvlyIvbt-_F67T4OM/s400/P8100321.JPG" width="376" /></a></div><br />
<div style="text-align: left;">O topraklarda evlerin görüntüsü de bir acayipmiş. <i>Hatalar affedilmez, </i>dercesine uzun kule evleri sahiplerini düşmanlardan korurmuş. Kapıları kısa ve darmış, eğilmek gerekirmiş, girmek ve çıkmak çok basit değilmiş. Bir kule evi ne kadar uzunsa, ailenin serveti ve gücü de o kadar büyükmüş. Bu aileler saygı gösterilen ve gizliden gizliye kıskanılan ailelermiş. Bu taştan yapılmış serin ve karanlık evler bütün sülalenin yardımıyla inşa edililermiş, o yüzden aynı soyadı taşıyanların da payı varmış. Ailenin üyelerinin sayısı de bir iktidar göstergesiymiş, kızları ise nadiren aşık oldukları erkeklerle evlenirlermiş. Kuralları umursamayanlar zeytin ağaçlarıyla gizlenmiş kuru diken dolu patikalarda öldürülürmüş. Sonra onların mezar taşlarında <i>güzel kız kardeşim affet beni, bahtsız bir andı </i>diye yazarlarmış ve cenazelerinde spontan gelişen ağlamaklı şarkılar bestelenirmiş. Katil kaçırılırmış, anneler bir çocuk daha kaybetmek istemezlermiş. Zaten kan davaları hiç bitmezmiş, erkek çocukları daha değerliymiş o gaddarlar dünyasında. </div><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjxLWCQCAJN1yVVGIdluYe9WFx0x73fy-_DEsMQOZ9O9S8O6ZmBp0uYow6_HrxZJLA9pLFWBTbfaziJ8Lv1hUiJzzn4h4qry740pWzKi9jSy_tSSJ1KrjKdgdrMf8QVYLNcwKgwclQHCNA/s1600/P8100306.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjxLWCQCAJN1yVVGIdluYe9WFx0x73fy-_DEsMQOZ9O9S8O6ZmBp0uYow6_HrxZJLA9pLFWBTbfaziJ8Lv1hUiJzzn4h4qry740pWzKi9jSy_tSSJ1KrjKdgdrMf8QVYLNcwKgwclQHCNA/s400/P8100306.JPG" width="297" /></a></div><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"> <a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiNrZTngedqvQE-utp2Snj1EJyXxNralAazbwQE6oBmwpYoHhQsB2RyMopiOLEie813KWPQ681892Zy2wxf8RmVAj8BZzshR1fdWSQfbCj0CZxumA0_OAgEtJQGvyyaHZItNogA8-dfLUc/s1600/P8100318.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiNrZTngedqvQE-utp2Snj1EJyXxNralAazbwQE6oBmwpYoHhQsB2RyMopiOLEie813KWPQ681892Zy2wxf8RmVAj8BZzshR1fdWSQfbCj0CZxumA0_OAgEtJQGvyyaHZItNogA8-dfLUc/s400/P8100318.JPG" width="343" /></a></div><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEipMl_ZZtvYo5G_ss6ny3eHuP1lcIK31QKVMlqEp2yN4IJSCshFhx2kppaGTIzaXR5D35dJFQn48tEp3hbJz-4i6tfe3rO_IGCb7DHdNBIPMdEx5M9XzYWnBkGinv8XOdcIULTkoIKY2GY/s1600/P8100322.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEipMl_ZZtvYo5G_ss6ny3eHuP1lcIK31QKVMlqEp2yN4IJSCshFhx2kppaGTIzaXR5D35dJFQn48tEp3hbJz-4i6tfe3rO_IGCb7DHdNBIPMdEx5M9XzYWnBkGinv8XOdcIULTkoIKY2GY/s400/P8100322.JPG" width="298" /></a></div><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh6HchCxdkQJG66ogYENOB7DBkYYYQ_OM8yJWCnr85KyGSlpC41j0RafXTyN2w_bIdpHgC3EWHPSIrQYoCuTgjaky1WUNOt5i5-p7MUINtEHz5sT9h57mfxS-JzAEV3eOItBZc4IBwPAJs/s1600/P8110336.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="340" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh6HchCxdkQJG66ogYENOB7DBkYYYQ_OM8yJWCnr85KyGSlpC41j0RafXTyN2w_bIdpHgC3EWHPSIrQYoCuTgjaky1WUNOt5i5-p7MUINtEHz5sT9h57mfxS-JzAEV3eOItBZc4IBwPAJs/s400/P8110336.JPG" width="400" /></a></div><br />
<div style="text-align: left;"><a href="http://en.wikipedia.org/wiki/Mani_Peninsula">Mani</a> Yunanistan'nın, daha doğrusu <a href="http://en.wikipedia.org/wiki/Peloponnese">Mora</a>'nın en güney noktasında bulunan bir köy grubudur. Asosyal mağaralı dağlardan, keskin kayalardan ve tuzlu kıyıları kadın olsaydı, kendisine sadece bakabilmek için en ruhsuz yaratığı bile bütün servetini vermeye ikna edebilen bir denizden oluşan yabani güzelliğin dişinda, Mani başka bir şey veremez ziyaretçilerine. Geride kalan sırlarını; tırmanarak, terk edilmiş ev kulerini; ancak ayakkabılarınızın altında farketmeden akrepler ezerek, ve dikenlerden çekinmeyerek keşfedebilirsiniz. O da karşılıklı olarak bir başka ben, simdiye kadar karşılaşmadığınız sizi getirecek size. Sizin kendinizi aşmanızı sağlayacak ve bundan daha büyük bir armağan düşünemem.</div><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhgX-e_rXKw9StJ0_6osyMC3wWopcfifolby0gZSG04J5LvX2ynBCtjFI-vNknjGt2ADXhj7LoTtBzf47bouYpsCh3mO4wrdyQs34hT2Mo46J_3wSSA0PraZ1ogLO_b9l26z96OtQ__Nyk/s1600/IMGP2996.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhgX-e_rXKw9StJ0_6osyMC3wWopcfifolby0gZSG04J5LvX2ynBCtjFI-vNknjGt2ADXhj7LoTtBzf47bouYpsCh3mO4wrdyQs34hT2Mo46J_3wSSA0PraZ1ogLO_b9l26z96OtQ__Nyk/s400/IMGP2996.JPG" width="400" /></a></div><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhz6yhAN-LMXxeJVvic2Bb0nHWXj-Rl-FV8s8BlveUcIdOYj4RRZayJWzr1W5koeAdiUPKJDvQ3XR1U85UtL6vWsr7CEDWT3nAgnN5ZRHqJJ6_9Gi6MbWjQRKKLCbUnuTx6ojZnEbtPz68/s1600/IMGP3005.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhz6yhAN-LMXxeJVvic2Bb0nHWXj-Rl-FV8s8BlveUcIdOYj4RRZayJWzr1W5koeAdiUPKJDvQ3XR1U85UtL6vWsr7CEDWT3nAgnN5ZRHqJJ6_9Gi6MbWjQRKKLCbUnuTx6ojZnEbtPz68/s400/IMGP3005.JPG" width="400" /></a></div><br />
Masallar güzel ama <i>acıktııııkkkk!</i> diye sesler gelmeye başladı. Merak etmeyin, anlatırken Mani'den getirdiğim ve Yunanistan'daki tadımcıların <i>belki tatmış olduğumuz en güzel şeydir</i> dedikleri <i>siglino</i>dan size etkileyici bir tabak hazırladım. Siglino Noel'den önce kestikleri domuz kurbanlarından yapılırmış. O zor zamanlarda ne buzdolapları ne de teknolojinin mücizeleri mevcutmuş ve oradaki fakir doğanın verdikleriyle geçinmek zorundalarmış, o yüzden yıl boyu et tüketebilmek için domuz etini çok ustaca bir şekilde pişirirlermiş; Şöminenin yanında adaçayı yakarak et parçalarını bekletirlermiş. Yalnız et pişmezmiş, sadece kurutulurmuş. Arada bir ete küçük kesikler atıp aralıklarına deniz tuzu yerleştirirlermiş, böylece hem etin içini "yakarlarmış" hem de mikroplar öldürülürmüş. Sonra, kiremitli küpler içinde füme edilmiş eti portakal kabuklarıyla birlikte saklarlarmış ve etin yağıyla neredeyse görünmeyecek kadar eşsiz lezzeti örtelermiş. Et aylarca hem gururunu hem görkemini sürdürebilirmiş, o yüzden Yunanistan'dan getirmek hiç de büyütülecek bir dert değil!<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhnmUYIywW9oMX6JMxVTUc6egGFWjRDOg4-Oi3FD1uY8cUbkRRkv9YNdN_3DZw3milkeCXheG1J7zM8GXMftTp-elIdYGjW5seRVUlMlhoWc2twxZnacdwRcwuZFG1IAcTz2UsCgiD3M58/s1600/IMGP2989.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhnmUYIywW9oMX6JMxVTUc6egGFWjRDOg4-Oi3FD1uY8cUbkRRkv9YNdN_3DZw3milkeCXheG1J7zM8GXMftTp-elIdYGjW5seRVUlMlhoWc2twxZnacdwRcwuZFG1IAcTz2UsCgiD3M58/s400/IMGP2989.JPG" width="400" /></a></div><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg9ZJA4YN0ZyZpQyzzghyYGyuLpOcy1lDQ0fqKbgEUt3w0tCPUvdQEyyQnO3h3sHmRIctZp9Xy1MElsCItPXmYZVP8YRvjmv8ZJasvzN-fKtCcDeozsnuKl7yFJ9XHdRNUJ3ODgv8BtqgE/s1600/IMGP3016.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg9ZJA4YN0ZyZpQyzzghyYGyuLpOcy1lDQ0fqKbgEUt3w0tCPUvdQEyyQnO3h3sHmRIctZp9Xy1MElsCItPXmYZVP8YRvjmv8ZJasvzN-fKtCcDeozsnuKl7yFJ9XHdRNUJ3ODgv8BtqgE/s400/IMGP3016.JPG" width="400" /></a></div><br />
Bugünkü tabak bayağı çağdaş, fakat yöresel malzemelerle kombine ettiğimiz için bambaşka bir dimamik kazandırır damağa. Tavamıza yağ dökmeden orta ince şeritler halinde füme güzelliğimizi çıtır cıtır oluncaya kadar sote ediyoruz . <i>Olmuş mu, aferin</i>; Şimdi altı yumurtanın sarı kalplerini söküp iyice çalkalıyoruz. Büyük bir tencereye koyuyoruz altın köpüğü ve spagettimizin haşlandığı suyundan 5-6 çorba kaşığı ekleyerek tutkuyla karıştırmaya devam ediyoruz. Ve artık çok yorulunca, ilk önce süzgeçe uğramış hala sıcak makarnamızı de sıvı birleşime veriyoruz. Sosumuz sulu değil, dolgun ve oturaklı olmalı. Sonrası daha güzel; Portakal kokan domuz bastonlarını spagettili labirentte serbest bırakıyoruz ve taze karabiber yağdıracak bir avuç bulut geçiriyoruz tencerenin üstünden. Kuru keçi peyniri bulabiliyorsanız rendeleyip tabağın oldukça kışkırtıcı lezzetini destekleyebilirsiniz, yoksa güvenli yoldan gidip parmesanla tamamlayabilirsiniz. Şaraplığınızda <span style="background-color: white; color: #e06666;">roj</span> şişe var mı? Varsa, Mani'de yolculuğunuz yeni başladı! <br />
<br />
<span style="background-color: white;"></span><br />
<br />
</div>Stavrianihttp://www.blogger.com/profile/12594839603846494096noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7645779862371815804.post-17234937958192784822011-07-14T14:46:00.000-07:002011-07-15T04:43:55.170-07:00şeftalili domuz eti: imamın dişinda herkes bayıldıYunan mutfağı domuz etini hor görmez, onunla kavga etmez, beddua okumaz sadece fırına verip pişirir ve tadını çıkarır. Ve madem Yunan mutfağını sunuyoruz domuz etini sunmadan geçemeyiz.<br />
Sevgili yemek severler domuz eti kokmuyor, hatta çok tarafsız bir kokusu var, her türlü baharatı kaldırır, dolgun tadıyla tatmin eder, ıgzarası ise söylendiği kadar efsanevi! <br />
Kırmızı et tüketimini abartmazsak bize verecek çok faydalı hediyeleri var; özellikle domuz eti içerdiği demir ile, vitamin B öğeleriyle, aminoksitleriyle kalitesi yüksek olan bir protein kaynağıdır ve savunma mekanizmamızın en sağlam destekçilerinden biridir. Tekrar hatırlatıyorum, ölçülü tüketmek lazım!<br />
<br />
<div style="text-align: center;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiS_UpeiNOHjN9x7PT80pyj9Kt3oTvM8_DwAnxhhIAVziZtlIu20Ky4Kx8D73L8DsJBZL2khQ_tDhb5fR0ueivhEoGvWpwNfLFX_595_j-IuRKUmIvaiOe0F07Qa1HvYobRRgyKsuIqwjM/s1600/porky.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiS_UpeiNOHjN9x7PT80pyj9Kt3oTvM8_DwAnxhhIAVziZtlIu20Ky4Kx8D73L8DsJBZL2khQ_tDhb5fR0ueivhEoGvWpwNfLFX_595_j-IuRKUmIvaiOe0F07Qa1HvYobRRgyKsuIqwjM/s400/porky.jpg" width="400" /></a></div></div><br />
<div style="text-align: left;">Yolunuz Yunanıstan' a düşerse domuz etinin sofraların kralı olduğunu farkedeceksiniz, o yüzden en popüler ve en fena bağımlılık yapan lezzet domuzdan yapılır ve ismi souvlaki. </div><div style="text-align: left;">Sicaklar hafiflesin ve son baharda sizi günaha çağıran ev souvlakisi de yapacağım, söz. Ama şimdilik, biraz gurme takılalım! Meyveli kırmızı şarapla marine edilmiş domuz eti ve az pişirildikten sonra bıraktığı gözyaşlarında sote edilmiş taze şeftalili bir tabağa nasıl bakardınız?</div><br />
<div style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjnLwEOb33IBhIZYG73-G3-9R3BKmsJdpzjMFS6xH7BHquIdtpYMJLj9XCD9jQtQMHyWoHGfSokTCqrz07HxkAHlZ6TS3sRpl6U7zPyxEGRYptQl8OAXvx-HOSH9QAHbKyVw4Z6eLlY4Tc/s1600/IMGP2889.JPG" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjnLwEOb33IBhIZYG73-G3-9R3BKmsJdpzjMFS6xH7BHquIdtpYMJLj9XCD9jQtQMHyWoHGfSokTCqrz07HxkAHlZ6TS3sRpl6U7zPyxEGRYptQl8OAXvx-HOSH9QAHbKyVw4Z6eLlY4Tc/s400/IMGP2889.JPG" width="400" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiIKtJ-gAXa7XcKPPcVRsISGaW8B6aSVMtvHPMFFgGYV87JiNHTMTqUz2aBUHZHQzY9I9nLG3OITSiS1_MbpsxztR7c-UYhaYvNeI1obt-kUR435KvdlpXfy8z5lHOJT526nzcoQ5VdEfk/s1600/IMGP2893.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiIKtJ-gAXa7XcKPPcVRsISGaW8B6aSVMtvHPMFFgGYV87JiNHTMTqUz2aBUHZHQzY9I9nLG3OITSiS1_MbpsxztR7c-UYhaYvNeI1obt-kUR435KvdlpXfy8z5lHOJT526nzcoQ5VdEfk/s400/IMGP2893.JPG" width="400" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgRi7JVObeTapcI1zFAiZOke-hcmq21x0XP0dFuJJUL38MG6Ot0uT_wAWDXoyD9e1yLAf4rz8ZOG6Gud1CFv1nFS3OVKzcfFmrI2VDwNSMRx0vL5uuPrxqBRUi22B-bwc6AlJn4a_NLSkE/s1600/IMGP2899.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="253" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgRi7JVObeTapcI1zFAiZOke-hcmq21x0XP0dFuJJUL38MG6Ot0uT_wAWDXoyD9e1yLAf4rz8ZOG6Gud1CFv1nFS3OVKzcfFmrI2VDwNSMRx0vL5uuPrxqBRUi22B-bwc6AlJn4a_NLSkE/s400/IMGP2899.JPG" width="400" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"></div><br />
Köyümden getirdiğim taze domuz etini daha iyi bir şekilde değerlendiremezdim sanırım. Şeftali tam mevsiminde, etimize bambaşka bir ferahlık kattı, ayrıca kokusu tabağımızı yazın rüzgarları kadar hafif yaptı. Kuzey Yunanistan'da bulursunuz bu lezzeti, hatta <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Kozani">Kozani'de</a>, bulamazsanız da, ye iç sev size Kozani'yi getirir.<br />
Domuzcuğa heyecan katmak için değişik baharatlara ihtiyacınız yok, kendisinden lezzetli ve klasik düeti kullanırsanız; tuz-karabiber, müthiş bir tat yaratmış olursunuz. Yok illaki tabağıma daha teatral bir ruh vermek istiyorum diyorsanız, o zaman taze biberiye ile yetinmenizi önereceğim.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhtVN80MhQJe7vX0WTvyfurk8nIcrTv9HMb8mxdSJDDliEh1Bx0GGB2U3rG8zLfnXWBrFwW5XoegR5FMEhboH4fVcGf4fjJmH9PYL3dA6UoTIJkxCyLFdt0eUc08RPX42lpMs5eAz-IOn4/s1600/IMGP2914.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhtVN80MhQJe7vX0WTvyfurk8nIcrTv9HMb8mxdSJDDliEh1Bx0GGB2U3rG8zLfnXWBrFwW5XoegR5FMEhboH4fVcGf4fjJmH9PYL3dA6UoTIJkxCyLFdt0eUc08RPX42lpMs5eAz-IOn4/s400/IMGP2914.JPG" width="400" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"></div><br />
Etin suyunda pişmiş şeftalinin kalın kesilmiş soğanlarıyla birlikte gözlerinizi doyurmak için yeterli olmadığını düşünüyorsanız, hafif acılı ama her açıdan da hafif yaz sebzeleriyle yapılmış kepekli bulgur pilavı ile eşlik edin!<br />
Ne kadar beyaz şarap taraftarı olsam da, bu tabak ancak sek kırmızı bir şarapla yenilir, yoksa sofradan biraz durgun kalkarsınız...Stavrianihttp://www.blogger.com/profile/12594839603846494096noreply@blogger.com7tag:blogger.com,1999:blog-7645779862371815804.post-74742993352561646732011-06-30T15:12:00.000-07:002011-06-30T15:12:13.937-07:00spanakopita, şefkatın elçisi<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"></div><div style="text-align: left;">Burada börek denilen eserlere, Yunanıstan'da pita denir, ve size hazırladığım ordövr çok popüler ve merhametsizce sevilen bir <i>spanakopita</i>. Hiç abartmıyorum ama taze malzemelerle yapılmış bir <i>spanakopita</i>, ana yemeğiniz olmasa bile, en kaprisli midelerin gönlünü alıp götürebilir. Ayrıca pitalar ve özellikle ıspanaklı olan, anne figürünü hatırlatan bir yemektir o yüzden onu yiyen hemen evindeymiş gibi hisseder, öyle hissetmesini sağlamak istiyorsanız tabi.</div><div style="text-align: left;"><br />
</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgi1t7VcC_fOw04IiDmjPmjEgQpRKYlpDdIIdA7S7MQ6FQt4bhOZla3VQAPTrI9ncpC2DV59m_9_nTq1aOdap9YfT-CaUuVznDRU_qrRY7_ddiXl3iRwV6R2mmMr0zzuHiOjG3rgHnK5nQ/s1600/IMGP2084.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgi1t7VcC_fOw04IiDmjPmjEgQpRKYlpDdIIdA7S7MQ6FQt4bhOZla3VQAPTrI9ncpC2DV59m_9_nTq1aOdap9YfT-CaUuVznDRU_qrRY7_ddiXl3iRwV6R2mmMr0zzuHiOjG3rgHnK5nQ/s400/IMGP2084.JPG" width="300" /> </a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br />
</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjo30T50N6m-88PcsU1txHoSHe5F3zgjLcRBlWAsTeOqWfhyphenhyphenOkwtuguO_oj4VUhmnanxNSXpUiOqMl0MKkkMiX1atVmTEdVUAOShKM_lBRcyuebV8wVaSRtcq0SKS7N1AJ0KNgsEqXaQSg/s1600/IMGP2118.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjo30T50N6m-88PcsU1txHoSHe5F3zgjLcRBlWAsTeOqWfhyphenhyphenOkwtuguO_oj4VUhmnanxNSXpUiOqMl0MKkkMiX1atVmTEdVUAOShKM_lBRcyuebV8wVaSRtcq0SKS7N1AJ0KNgsEqXaQSg/s400/IMGP2118.JPG" width="300" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br />
</div><div style="text-align: left;">Eski zamanların yunan köylerindeki kadınlar hem bir ordu çocuğa bakardı hem tarlalarda çalışırdı. Hele ki benim köyümde en başarılı eş, kocasını saatlerce meydanın kahvehanesinde oturtabilen, onu tarla işleriyle meşgul etmeyen kadınmış! Bak sen!</div><div style="text-align: left;"><br />
</div><table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjR6_MvKnQ2PDZz1pA2xM9EONfessO1_MdJnnA4YsGADcSXb4O-uIV7m6se1v9mFnn-mS7Vvg-LE2bb1F4LBBYgUaSPRR2FYfTcRoeuNNzqBcTQky4EvtHQiIURay_PL4wW3wm0kisW9FQ/s1600/IMGP2101.JPG" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjR6_MvKnQ2PDZz1pA2xM9EONfessO1_MdJnnA4YsGADcSXb4O-uIV7m6se1v9mFnn-mS7Vvg-LE2bb1F4LBBYgUaSPRR2FYfTcRoeuNNzqBcTQky4EvtHQiIURay_PL4wW3wm0kisW9FQ/s400/IMGP2101.JPG" width="300" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><br />
</td><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><br />
</td><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><br />
</td><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><br />
</td><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><br />
</td><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><br />
</td><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><br />
</td><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><br />
</td><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><br />
</td></tr>
</tbody></table><div style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEii7CQfnLOYFM0GMATbnNm9FzPV2h_CmRIwfMYvW6M2FwhJ9nx9tWd_F8RGWJ8RYCUde4oO8lHEdIGxbqkGVA15jXu9rBqkkwEPDXU3dahjrtyphuGjv4htS-EkdxO7oB5WdN8RhFVneqo/s1600/IMGP2133.JPG" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEii7CQfnLOYFM0GMATbnNm9FzPV2h_CmRIwfMYvW6M2FwhJ9nx9tWd_F8RGWJ8RYCUde4oO8lHEdIGxbqkGVA15jXu9rBqkkwEPDXU3dahjrtyphuGjv4htS-EkdxO7oB5WdN8RhFVneqo/s400/IMGP2133.JPG" width="300" /></a></div><br />
<div style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgdbqvDbz3o8HTBIoNlHq1IIiiC75ZQcSaCfOVMaNF6mGXBPxB2onL1BUV8RvGCBE4bwT5iilUdLLtFrdKYxiALW7SgZCuIIYgSKj-wNDurfUyEYQ64CuHXznPO_EcXBF1s72kPpR7X7ig/s1600/IMGP2134.JPG" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgdbqvDbz3o8HTBIoNlHq1IIiiC75ZQcSaCfOVMaNF6mGXBPxB2onL1BUV8RvGCBE4bwT5iilUdLLtFrdKYxiALW7SgZCuIIYgSKj-wNDurfUyEYQ64CuHXznPO_EcXBF1s72kPpR7X7ig/s400/IMGP2134.JPG" width="300" /></a></div><br />
İşte o kadersiz kadınlar eve giderken yaban bitkiler koparıp önlüklerinin geniş ceplerine atarlarmış ve onlardan çeşitli bol zeytin yağlı pitalar yaratırlarmış. Sonra gururlu koca da gelirmiş, fakat pita o kadar lezzetli olurmuş ki <i>kadın, yine pita mı yaptın </i>diye hesap sormazmış. Ne mutlu pita yapabiliyorum diyene!<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi8fHtRo2nuArVCirc4S8YWYwsDOCQBi2iNC8jeTV8lsmt1LYHoJL065c4kEfn-qHJRuRA5F4d3Kq58iw48hCa053OX0ViWjfvDp1tM4-h3bJJoqrGpwbmQX87X2OODP4pgoy-OtrgpVoE/s1600/IMGP2242.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="185" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi8fHtRo2nuArVCirc4S8YWYwsDOCQBi2iNC8jeTV8lsmt1LYHoJL065c4kEfn-qHJRuRA5F4d3Kq58iw48hCa053OX0ViWjfvDp1tM4-h3bJJoqrGpwbmQX87X2OODP4pgoy-OtrgpVoE/s400/IMGP2242.JPG" width="400" /></a></div><div style="text-align: left;"><br />
</div><br />
<div style="text-align: center;"></div><div style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiNGwnJgRHKYmOaD0NPaFmOneePZfI7A26zAiPgyKWnaba2yi2M7VZYLYj7_zoQE4bVHlSx1RhWeuC-a6yWOmjoFRcFwtLeEFQ4YZVRg3-kCIJcuJgiIVyFQAPaZ6wAlfyhQzCeI4OnEJw/s1600/IMGP2238.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiNGwnJgRHKYmOaD0NPaFmOneePZfI7A26zAiPgyKWnaba2yi2M7VZYLYj7_zoQE4bVHlSx1RhWeuC-a6yWOmjoFRcFwtLeEFQ4YZVRg3-kCIJcuJgiIVyFQAPaZ6wAlfyhQzCeI4OnEJw/s400/IMGP2238.JPG" width="300" /></a> </div><div style="text-align: left;"> <i> </i></div><div style="text-align: left;"><i>Spanakopita </i>yunan mutfağının en geleneksel ve şefkat kokan varlıklarından biri, üstelik malzemesi az ve ucuz. Kendi ellerinizden pamuk gibi yufka, bol sote edilmiş ıspanak ve kuru soğan, bol feta ya da beyaz peynir, biraz pirinç, yumurta ve klasik düetimiz, tuz ve karabiber. Ah, bir de vazgeçemediğimiz saf zeytin yağı. Gelen misafirleriniz pek eğlenceli değilse, sakın yapmayın yoksa evinizden gitmek bilmezler.</div></div>Stavrianihttp://www.blogger.com/profile/12594839603846494096noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7645779862371815804.post-37450759267393024422011-06-27T12:44:00.000-07:002011-06-27T13:12:08.183-07:00domates köftesi<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><div style="text-align: left;">Yazın en sevdiğim özelliklerinden biri domatese bu kadar cömert davranması ve ona mükemmel bir şekil ve koku vermesi. Elimizde böyle bir silah varken sadece salatalar, salçalar ve garnitürler için bu kırmızı mücizeleri kullanmayalım! <i>Domates köftesi </i>yapalım!</div><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEggyRE25ccjIHm2QHQtwiNDeBlC2u24dhAAp-4DY-tQxOpOlDfB57WBCvxph1dNBj-QqWnBQIhIo7yW9diZT1UWdMtvIKaiPPG8wRpLpnHIxylBtn_t0GYHW0kwIPwXa6I9LxtDKhuq_Ug/s1600/IMG_6459.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="266" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEggyRE25ccjIHm2QHQtwiNDeBlC2u24dhAAp-4DY-tQxOpOlDfB57WBCvxph1dNBj-QqWnBQIhIo7yW9diZT1UWdMtvIKaiPPG8wRpLpnHIxylBtn_t0GYHW0kwIPwXa6I9LxtDKhuq_Ug/s400/IMG_6459.JPG" width="400" /></a></div><br />
<div style="text-align: left;">Sırf güneşin batışını izlemek için <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Santoron">Santorini'ye</a> giden binlerce turist sonunda meşhur <i>domates köftesine</i> aşık olur. Evet, bu ferah mezemiz Santorini'ye ait ve orada üretilen domateslerin tadı dünyada tek. O yüzden zaten milli ürün olarak ilan edildi ve eşsiz lezzetiyle bir araya gelebilmek için oraya kadar gitmek gerekiyor.</div><div style="text-align: left;">Bu küçük güneşleri özel yapan faktör o adanın volkanik topraği; Doğa dehşetçe kusursuz ne kadar acımasız olabilse de bazen.</div><div style="text-align: left;"><br />
</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEggd7bNbqTJkBQuqyU5pOgJ0wOYQt456cv7HH2es2pAPhYFWL7ic-09A6x-SzZXDpiKKg-jJwldSl0TDiW_vzPOtRazgguSzlzTEj2RmsbJx3sCvubH9T_qQ_RFARhgTAWt6MX51edCkfg/s1600/images.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="160" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEggd7bNbqTJkBQuqyU5pOgJ0wOYQt456cv7HH2es2pAPhYFWL7ic-09A6x-SzZXDpiKKg-jJwldSl0TDiW_vzPOtRazgguSzlzTEj2RmsbJx3sCvubH9T_qQ_RFARhgTAWt6MX51edCkfg/s400/images.jpg" width="400" /></a></div><span id="goog_562024656"></span><span id="goog_562024657"></span><br />
<div style="text-align: left;">Madem İstanbul'da o domateslerden bulmak zor (talep altında bir iyilik yapabilirim doğrusu), organik küçük domates tercih edin ve onları rendeledikten sonra sıvılarının akmasını bekleyin. Önerim önceki günden bekletin misleri ki ellinizde kalacak 'kırmızı' sulu olmasın. O sırada dört şövalyeyi, taze fesleğeni, kuru soğanı, maydanozu ve dere otuyu kırmızı prensesleri kurtarmaya gönderin ve onlar bir araya gelince avucunuzda hapsettin! Takimi unla susturduktan sonra çığlık atan zeytin yağda kızarttın, pişman olmayacaksınız.</div><div style="text-align: left;"><br />
</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEis09xzhj8xlIqKi-iiCqYEE4ns_LqzK33vgzn-odIzui7R8dYE9wfzL9OtemHW7BDRViWzQw0_cEgKkVEQ2_U1i7YxVXYVd4CKhO3-pw0tK1Dwn9M8FxqoqZlJzra1s07dT_XgV4WbTls/s1600/IMG_6455-1.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="266" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEis09xzhj8xlIqKi-iiCqYEE4ns_LqzK33vgzn-odIzui7R8dYE9wfzL9OtemHW7BDRViWzQw0_cEgKkVEQ2_U1i7YxVXYVd4CKhO3-pw0tK1Dwn9M8FxqoqZlJzra1s07dT_XgV4WbTls/s400/IMG_6455-1.JPG" width="400" /></a></div><br />
Yanında ouzo gider ama rakı da gayet güzel ayak uydurur. Feta peyniriniz yok biliyorum, ama beyaz kesinllikle var. Ondan yoğun bir sos yaratın, ya da daha hafif bir tat istiyorsanız süzme yoğurtla eşlik edin. Lezzette sadeliği arıyorsanız, asıl mezenizi yeni keşfettiniz!</div>Stavrianihttp://www.blogger.com/profile/12594839603846494096noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7645779862371815804.post-5908882184940264852011-06-16T15:06:00.000-07:002011-06-16T16:10:41.964-07:00pastitsio, mutfağın diplomatı<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><div style="text-align: justify;">Bugünkü tabağımız basit bir tabak değil; Yunan ev hanımının, kadın fedakarlığının, hatta mutlu bir evliliğin sembolüdür. Ayrıca hangi Yunan'a sorarsanız sorun, <i>pastitsioyu</i> sevmemesi mümkün değil. Ya da sevmeyen varsa Meksika'lıdır. Burada fırında makarna olarak bilinir fakat <i>pastitsioyu</i> tadarsanız burada yapılandan farklı olduğu konusunda şüpheniz kalmaz.</div><div style="text-align: justify;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj-PhMrYKah96IN9lNlcI7RADN-f1TzlWujLIWifPErEH_5zzETthkkW109_45ehOvQtQs8RMy0k_jM3iSsJJLJIkfYIqjyt3aJ4UStDfbClxO3YhphUNf-zxdHJX2BW5aZxA3muvPLJfs/s1600/IMGP2317.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><br />
</a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiIAV-3dwEkk-WvTId5mz_MBLE65g3BzR0-G5dEVZWyS01Ns1dLeTnDMfqQzJTrRsoYpUURqE2-4Wxij4P7uZQc2p1dgwphgtFs-MxBHgJPBEK3FYKwo4LhpEdy6PlrNSNH_Dieh5CPaG4/s1600/IMGP2366.JPG" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiIAV-3dwEkk-WvTId5mz_MBLE65g3BzR0-G5dEVZWyS01Ns1dLeTnDMfqQzJTrRsoYpUURqE2-4Wxij4P7uZQc2p1dgwphgtFs-MxBHgJPBEK3FYKwo4LhpEdy6PlrNSNH_Dieh5CPaG4/s400/IMGP2366.JPG" width="400" /></a></div></div><div style="text-align: justify;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjEzzGiA6XGG9ewkaUifsrlIZXFlKYcLk1CeJspLj1L4la2Qs6YLZLHtZy33luQZb46DqL6jPhrQODd4DpYfjzcQesCQS4FF8Ig8gsrzzP6jywdkJsVFNlY2O8XLsLXw6XNZfI8zG28A4A/s1600/IMGP2320.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><br />
</a></div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjEzzGiA6XGG9ewkaUifsrlIZXFlKYcLk1CeJspLj1L4la2Qs6YLZLHtZy33luQZb46DqL6jPhrQODd4DpYfjzcQesCQS4FF8Ig8gsrzzP6jywdkJsVFNlY2O8XLsLXw6XNZfI8zG28A4A/s1600/IMGP2320.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"></a>Sevgili <i>pastitsio, </i>bayağı belalı, yani uğraştırıcı bir yemek, yine de ev hanımları üşenmeden sıkça sofraya çıkarırlar ve herkesin karınlarını damak heyecanından zıplatırlar. Bu üç kattan oluşan lezzetli yemeğimiz için üç büyük tencere, artı bir tepsi kullanmamız lazım. Ve ne kadar masum görünüyor olsa da tabağın gücü ancak akademik seviyede tartışılabilir.<br />
<br />
<br />
</div><div style="text-align: justify;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgdG5ZusWLJNlkdqaHkFbFlK9FRvfiSGSeftMKGayZzdmwUnhTg3IVjrepQ0iwY7xulLRivQcUvKhj3cJktScd_fZfRp50pJuSkYyssAWIPgCbbKQR0BZaL9roy2jZ0MVz_Dpr9Ljzyb18/s1600/IMGP2344.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgdG5ZusWLJNlkdqaHkFbFlK9FRvfiSGSeftMKGayZzdmwUnhTg3IVjrepQ0iwY7xulLRivQcUvKhj3cJktScd_fZfRp50pJuSkYyssAWIPgCbbKQR0BZaL9roy2jZ0MVz_Dpr9Ljzyb18/s400/IMGP2344.JPG" width="400" /></a></div><br />
<br />
</div><div style="text-align: justify;">Yunan ev hanımları bu yemeği asla başkaların ellerine bırakmazlar, özellikle çocukları varsa. Kimse onlar kadar iyi yapamaz çünkü, ayrıca yapılma şekilleri hanımdan hanıma değişir. Kaç kere çocukken aile sofralarında yaşlı teyzeler <i>pastitsio </i>kavgası yapmışlardı. Kaç kere bir de sırf <i>pastitsioyu </i>iyi yapamıyormuş diye sülalemize yeni giren bir gelinin geleceğinin çok karanlık göründüğünü anlatmışlardı. Ve sonunda boşandıklarında <i>bunca yıl boyunca adam gibi bir pastitsio yapamamış</i>! diye geline söylemediklerini bırakmazlardı.<br />
<br />
<br />
</div><div style="text-align: justify;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj-PhMrYKah96IN9lNlcI7RADN-f1TzlWujLIWifPErEH_5zzETthkkW109_45ehOvQtQs8RMy0k_jM3iSsJJLJIkfYIqjyt3aJ4UStDfbClxO3YhphUNf-zxdHJX2BW5aZxA3muvPLJfs/s1600/IMGP2317.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj-PhMrYKah96IN9lNlcI7RADN-f1TzlWujLIWifPErEH_5zzETthkkW109_45ehOvQtQs8RMy0k_jM3iSsJJLJIkfYIqjyt3aJ4UStDfbClxO3YhphUNf-zxdHJX2BW5aZxA3muvPLJfs/s400/IMGP2317.JPG" width="400" /></a></div><br />
</div><div style="text-align: justify;"><br />
Anlaşılan o ki bu tabak sadece midemize giden yoldan geçmez, limoni kayınvalidenin, gıcık kocanın ve zor çocuğun gönlünden de geçer... Tereddüt duymadan bir ailenin en iyi diplomatı olarak <i>pastitsioyu </i>ilan ediyorum!<br />
<br />
<br />
</div><div style="text-align: center;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjEzzGiA6XGG9ewkaUifsrlIZXFlKYcLk1CeJspLj1L4la2Qs6YLZLHtZy33luQZb46DqL6jPhrQODd4DpYfjzcQesCQS4FF8Ig8gsrzzP6jywdkJsVFNlY2O8XLsLXw6XNZfI8zG28A4A/s400/IMGP2320.JPG" width="400" /> </div><div style="text-align: center;"></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"></div><div style="text-align: justify;"><br />
<br />
</div><div style="text-align: justify;">Özetle gündelik aile ilişkilerinizde kriz yaşanıyorsa, alın kasaptan dana kıyması, kalın delikli makarna bakkalınızdan ve bol muskatlı bir beşamel (birlikte kaynatılmış un ve süt) de pişirin. Tereyağlanmış tepsinizde unlu yılanları serin. Tarçınlı, defne yapraklı (hatta azıcık konyaklı) kıymanızıyla örtün ki üşümesinler ve üzerine dolgun, yoğun mis beşamelinizi dökün. Durun bir dakika; fırına vermeden, biraz galeta unu yağdırmayı da unutmayın, yemeğin üst çarşafı süper çıtır olacak!<br />
<br />
<br />
<div style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj9XtLCZ448avOERtCp_7s6ts2CR-KG9neXEbq7ZUGPfIZciP8j81eDXKVRpdHh3E1YqtNsl_xDPfFzMk2uT-D_WHxodJDCfD3qZDsLYLN8Zn0q7jlFov2mWTlol_8STYwGXfxLYpDoZZA/s1600/IMGP2377.JPG" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj9XtLCZ448avOERtCp_7s6ts2CR-KG9neXEbq7ZUGPfIZciP8j81eDXKVRpdHh3E1YqtNsl_xDPfFzMk2uT-D_WHxodJDCfD3qZDsLYLN8Zn0q7jlFov2mWTlol_8STYwGXfxLYpDoZZA/s400/IMGP2377.JPG" width="400" /></a></div><br />
<br />
Eğer<i>pastitsionuz</i> evdeki durumu düzeltmezse, ya gerçekten pek başarılı olamamışsınız, ya da sorun düşündüğünüz kadar büyük değilmiş!<br />
<br />
</div><div style="text-align: justify;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj9XtLCZ448avOERtCp_7s6ts2CR-KG9neXEbq7ZUGPfIZciP8j81eDXKVRpdHh3E1YqtNsl_xDPfFzMk2uT-D_WHxodJDCfD3qZDsLYLN8Zn0q7jlFov2mWTlol_8STYwGXfxLYpDoZZA/s1600/IMGP2377.JPG" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><br />
</a></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div></div>Stavrianihttp://www.blogger.com/profile/12594839603846494096noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7645779862371815804.post-68640430488004811552011-06-13T17:41:00.000-07:002011-06-14T13:11:41.087-07:00iskorpitli bourdeto<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><div style="text-align: justify;">Yalnızlığı seven bir balıktır iskorpit ve Yunanca' da akrep anlamına gelir. Derin sularda yüzmez, kayaların dar ve gizemli mağalarında takılmayı tercih eder. Tanışmamız Samos adasında gerçekleşmişti, Türkiye' ye 1,5 km mesafeden bakan bir kıyıda. Iskorpitin kendisi bir de Türkiye' yi görebilmek beni çok etkilemişti: Birincinin zehirli ve kırmızı olması ve ikincinin düşman ve bu kadar yakın bulunması. Ama çocuktum, ve ikisinin apayrı bir lezzeti olduğunu yıllar sonra öğrenecektim. </div><div style="text-align: left;"><br />
</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjOXb186qYfpWnyfSHqBa6rI5oZyjhf369ssPUaq3MQbbLhtshyphenhyphenQ5fL1lt8dvd7HC17agM63qLfd4gAbcCqgtWSUPBjQ9D9TuQ8GxV5NpbXbDpUCTw5ZHUudurzPJEuFZPrdFo0s66y1QE/s1600/IMGP2524.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjOXb186qYfpWnyfSHqBa6rI5oZyjhf369ssPUaq3MQbbLhtshyphenhyphenQ5fL1lt8dvd7HC17agM63qLfd4gAbcCqgtWSUPBjQ9D9TuQ8GxV5NpbXbDpUCTw5ZHUudurzPJEuFZPrdFo0s66y1QE/s320/IMGP2524.JPG" width="320" /></a></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"> Samos' taki yaz günlerim kumsalda başlar ve biterdi. Değişik balıklar, aktapotlar ve deniz kestaneleri oyuncaklarımdı. Saatlerce balık tutan amcaları izlemeyi de severdim, deniz yaratıklarıyla ilgili acayıp hikayeler anlatırlardı. Ne zaman amcalardan biri iskorpit tutsa ötekiler hemen ve bağıra bağıra <i>dikkat et, sakin dokunmaaaaa! </i>diye seslenirlerdi. Zaten kimse asla dokunmazdı, sanırım artistlik yapmadan geçemezlerdi. Sonra balığı tutanın yanına giderdim ve gizli bir hayranlıkla terör saçan yaratıkla manevi iletişim kurmaya çalışırdım. Herkesin bu balıktan bu kadar korkmasının nedeni sadece sırtındakı zehirli dikenleri değildi diye düşünürdüm. </div><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj8yRQMP58odzBckqqjczd1HcIS7duRDgSIb6EbsPNo23ym80y2MCsGlRgkn5bRx2om7hZ-m3pS0HYTIg12bwdJC1gdSsL23UOb7DaY1wQOrIXIojm4J-77VjAzPV6jxxkKOzyVPpDGvhw/s1600/IMGP2538.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj8yRQMP58odzBckqqjczd1HcIS7duRDgSIb6EbsPNo23ym80y2MCsGlRgkn5bRx2om7hZ-m3pS0HYTIg12bwdJC1gdSsL23UOb7DaY1wQOrIXIojm4J-77VjAzPV6jxxkKOzyVPpDGvhw/s400/IMGP2538.JPG" width="400" /></a></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">Samos' lu anneannem en lezzetli çorbanın bu balıktan yapıldığını hep söylerdi. Ve haklıydı. Bir makasla sırtındakı tehlikeden kurtulup kereviz, soğan ve patates ekleyip taze domates salçasının içinde haşlardı. Ve bu çorbanın verdiği damak tatmini için iskorpite binlerce kez teşekkür etmek isterim. Yalnız bu zehirli şeytanın bir sürü marifeti olduğunu keşfettim, o yüzden corbayı Ağustos' a bırakacağım ve sizi derhal Yunanıstan' ın batısındaki adalara götüreceğim. Tam olarak da, <a href="http://maps.google.com/maps?hl=tr&q=kerkyra&biw=1024&bih=636&um=1&ie=UTF-8&hq=&hnear=0x135b5c00bfd150d7:0x400bd2ce2b99410,Corfu,+Yunanistan&gl=tr&ei=TKH2TcvhIoGEOtWa1JUH&sa=X&oi=geocode_result&ct=image&resnum=1&ved=0CCcQ8gEwAA">Kerkyra' ya..</a>.</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgXO6Vw9cRG6dYAOoQIoz5h3dVjFt8dkM-dTLdAPupl0NvsqqWg-d05Dg6vvwx8EcGkSUfmKfZXkPyuo7DOMWLntmgeFUI3N6LekHl2iKWEljL6O8-GTd8t7T-bhjAg292uVjglVDNCAuc/s1600/IMGP2549.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgXO6Vw9cRG6dYAOoQIoz5h3dVjFt8dkM-dTLdAPupl0NvsqqWg-d05Dg6vvwx8EcGkSUfmKfZXkPyuo7DOMWLntmgeFUI3N6LekHl2iKWEljL6O8-GTd8t7T-bhjAg292uVjglVDNCAuc/s320/IMGP2549.JPG" width="320" /></a></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgr6JOaRIyMPi0amzA6wa4tWIN9cScI4CGN1jQBKalncCmI8mJ3IM0DxeFCtolNxYPMD5nwyiXVDLTir0oxpH-lQPaNr0HAlUiA8cDdVZ2HL6-RwmpQRIG9v_wvf9ZI9yDn6PV-XYPp_fQ/s1600/IMGP2564.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><br />
</a></div><div style="text-align: justify;">Kerkyra' lılar iskorpiti <i>bourdeto </i>yaparlar; Bol soğan sote ederler, pul biberle zeytinyağa renk ve nabiz verirler, spaghettiyle eşlik etmezslerse o zaman bol patates eklerler ve bütün bunları beyaz şarapla söndürürler. En sonunda balığı da atarlar ve hafif etini 30 dakika haşlarlar. Orijinal tabağa sadık kaldım, ama size makarnayla servis etmeyi tercih ettim.</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhCG5IqvXUw42gxWv-LxhHcV6c0ak6qntlqG_8SRuBR9J7nhTPBZ5znhqN6gcgcGbSt6x3ZIUXkHBWUJuqFuL-2yi1wvswjdalK27MLncX6RnAZ0Tc-CTbm-qUhyHecUo79T1I6i-PbXP8/s1600/IMGP2572.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhCG5IqvXUw42gxWv-LxhHcV6c0ak6qntlqG_8SRuBR9J7nhTPBZ5znhqN6gcgcGbSt6x3ZIUXkHBWUJuqFuL-2yi1wvswjdalK27MLncX6RnAZ0Tc-CTbm-qUhyHecUo79T1I6i-PbXP8/s400/IMGP2572.JPG" width="400" /></a></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">Tadının bir muamma olduğunu düşünüyorsanız, tadı mükemmel diyeceğim ben size. Zehrinden de korkuyorsanız, fiyatı size tatlı gelecek. Tek gereken şey, bir gurme yolculuğuna çıkmaya karar vermek...Afiyet olsun!</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div></div>Stavrianihttp://www.blogger.com/profile/12594839603846494096noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7645779862371815804.post-26280157556466320672011-06-09T02:47:00.000-07:002011-06-28T01:53:13.682-07:00gemista; Yunan'ın dolması<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><div style="text-align: justify;">Yaz yemek olsaydı <i>gemista</i> olurdu. Aynı şekilde <i>gemistayı</i> mevsim olarak anlatmam gerekseydi, fesleğen ve maydanoz kokan bir yaz diye tasvır ederdim. Yada sevdiğim bir insana çocukluğumun Yunanıstan' daki yazlarımı tattırmak istesem, ona <i>gemista </i>yapardım. Resimleri Türkiye' de yapılan dolmalarına benzeteceksiniz. Fakat itirazım var. Yok, Allah korusun, bizim dolmalar daha lezzetli olduğunu demiyorum, ama farklı olmadığını demezsem, o zaman gereksiz yalakalık yapmış olurum ve buna benzer yöntemlere ihtiyacımız yok. Açık olmaya ihtıyaç var ki damak süphesi kalmasın!</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">Kıyma yada et yok, bazen kan dökülmeden süper bir tutku yakalabiliriz. Yeter ki bu cidden şefkatlı yemek denizden geldikten hemen sonra sevdiklerinizi sofrada beklesin! Soğumuş olsun, bu sıcakla daha da sıcak olmasın! Ayrıca, hafif soğuksa, lezzetini belden yakalamış olursunuz.</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi0k7gMgpm5U3crVhtvAc1PjbSzck83p9kLEOsdB1ZxWFoz3op9otlyBWXjS57QrW95aC8tNqfytuxE80OX7A7iZg8CtBXWpRMh4iKNT5PsTFBjhhFgCvyg9kkwj6Rb5D_HKcHzHjtCMO8/s1600/IMGP0283.JPG" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi0k7gMgpm5U3crVhtvAc1PjbSzck83p9kLEOsdB1ZxWFoz3op9otlyBWXjS57QrW95aC8tNqfytuxE80OX7A7iZg8CtBXWpRMh4iKNT5PsTFBjhhFgCvyg9kkwj6Rb5D_HKcHzHjtCMO8/s400/IMGP0283.JPG" width="400" /></a></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">Domates, kabak, patlıcan ve yeşil biber; Bu dört kanka tepside rengarenk bir halaya dönüşecek. Hangisi en güzel oynuyor diye karar veremiceksiniz. Biberin çekici kokusu mu, yoksa domatesin tatlı bakışı? Patlıcan kendisinden emin zaten, kabak ise doğuştan sevimli!</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgmeztERKP7pFkXodepsfnSbjcvsJC6Gch7sWLHAa46C7PfirzOXwzuA2ZWncUhsumLls2XjiFau1bAYlzc1k2dD_JSoO3fGrBE_vNo6TSusUEqUSYbWO8NVeFOOqf4tabWgKGy2W53Now/s1600/IMGP0257.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgmeztERKP7pFkXodepsfnSbjcvsJC6Gch7sWLHAa46C7PfirzOXwzuA2ZWncUhsumLls2XjiFau1bAYlzc1k2dD_JSoO3fGrBE_vNo6TSusUEqUSYbWO8NVeFOOqf4tabWgKGy2W53Now/s400/IMGP0257.JPG" width="400" /></a></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">Pirinç yada bulgur yada ikiside, tarçın yoksa yeni bahar mı, bol fesleğen yoksa sadece maydanoz mu, artık tadınıza kalmiş...Ne olursa olsun, sebzelerinin kalbini sökerken, onu atmayın, nabız verecek harcınıza. Bol zeytinyağı da ekleyin, ortamda patates de yerleştirin ve tam bir zorba doğacak sofranıza. </div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjwdg6MSQ1PrDtFfysOs_pFsDRTBkw_Z_80kZn8WyMDkfgppP3Wy_VKETeTGXwq8-zOpcV0MmrER1zkfPZ7hv57zhBGJeo0wd-jnElg3evy1jGTRstnlxqqtL1s1bRcxyT8wIQzF3L9B6U/s1600/IMGP0286.JPG" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjwdg6MSQ1PrDtFfysOs_pFsDRTBkw_Z_80kZn8WyMDkfgppP3Wy_VKETeTGXwq8-zOpcV0MmrER1zkfPZ7hv57zhBGJeo0wd-jnElg3evy1jGTRstnlxqqtL1s1bRcxyT8wIQzF3L9B6U/s400/IMGP0286.JPG" width="400" /></a></div><br />
<div style="text-align: justify;">Tek ricam, kolayla eşlik etmeyin, tabak felç kalır. Çocuk varsa iş değişir ama yetişkinler nolur soğuk bir bira yuvarlayın!</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEirSGQURbjCh9Ubx82u23QkQkdL9QxkOLePvEzEfx-sj1G_fb3-Pjw62pxwd060QCRzbCML5e5d5Bj_0ShwChPizNnk54FyeatbKBFM_8YJggAmxJnCWQBYC8sQACZodU7GxkMmibs_hUc/s1600/IMGP0291.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEirSGQURbjCh9Ubx82u23QkQkdL9QxkOLePvEzEfx-sj1G_fb3-Pjw62pxwd060QCRzbCML5e5d5Bj_0ShwChPizNnk54FyeatbKBFM_8YJggAmxJnCWQBYC8sQACZodU7GxkMmibs_hUc/s640/IMGP0291.JPG" width="480" /></a></div></div>Stavrianihttp://www.blogger.com/profile/12594839603846494096noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7645779862371815804.post-69234856815430671072011-06-08T08:02:00.000-07:002011-06-09T07:49:35.001-07:00Vongoleli Spaghetti<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">Aşkın getireceği ilk ilhamla bu tabağımız sofranıza çıkacak çünkü siz isteyeceksiniz. Çünkü aşk dediğimiz denizden gelen taze, hafif bir rüzgadır ve eserken zamana takılmak istemez, hızlı gitmek ister O. Sert ama ferahlık kokan bir kabuktur Aşk. Tavamızda yatırırız. Ateşin sıcaklığı kabuğunu açtırır, kendisi de açılmak ister zaten.</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">Şarapla şarhoş olur, kokularını saçar, sıvılarını atar ve içer, son damlasına kadar şarhoşluğundan vazgeçmek mümkün olmayacak. Sohbetinizle Onla yakınlık kuracaksınız. Kabuklu Aşk tek kırıcı bir kelimeyle bir daha açılmamak üzere kapanabilir, o yüzden Onu yerken sözcüklerimize dikkat edelim. </div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">Sonra mı? Sonra kendisini sevgilisinin saçına bırakır, sırt üstü o sarı yılanlı yatak üzerinde yatar ve uyur. Onu hızlı yemeyin, çabuk biter...</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjVMMKn61UtKYba3RemR651bUo16lcJ2YmeQYOq2S7eKj0YurCcJCch0xkbwglDLoXSsUEZL9tL_nLIYfQKzti-uedwScPyx8eGi73Dz45hF-LjqBLMCdoKQnPRWcYChnIH5JUvQTeI5v4/s1600/IMGP2437.JPG" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjVMMKn61UtKYba3RemR651bUo16lcJ2YmeQYOq2S7eKj0YurCcJCch0xkbwglDLoXSsUEZL9tL_nLIYfQKzti-uedwScPyx8eGi73Dz45hF-LjqBLMCdoKQnPRWcYChnIH5JUvQTeI5v4/s400/IMGP2437.JPG" width="400" /></a></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">Biraz da ciddi olalım; Vongole midyesi ve bütün kabuklu yaratıkların yunan sofrasında çok özel bir yeri var. Tanrılar' ın yemeği olarak da bilinir ve bir lokantada bu tarz yemekler hafifçe pahalıya patlar. Ouzo yada rakınız varsa, kum midiyelerini tereyağda sote ettikten sonra anasonlu sıvıyla söndürün. Katacağınız yeşil olan da besbelli....</div></div>Stavrianihttp://www.blogger.com/profile/12594839603846494096noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7645779862371815804.post-27666378651357954402011-04-30T13:11:00.000-07:002011-06-08T05:17:45.146-07:00dana rağout<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><div style="text-align: justify;">Dana eti çok karakterli bir ettir. Kişiliği bazen asil bazen ise samimi, ama her durumda kimseyi (umuyorum)</div><div style="text-align: justify;">ilgisiz bırakmayan bir lezzet sahibidir. Önünüzdeki tabak Yunanıstan'da çok sevilir fakat yapanlardan pişirilme şekline <i>rağout </i>dendiğini az kişi bilir.</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi1rjTUXTkb4kKeN-_h5vyXH0q00aIZrVc6B2jRy-NPMiiIxEgjAxbmDFBOr4isj4EGGUr4RdiR22pn6Oyu0JohCvo_k-1o1PXqwnIvjXV2YhBS0vpVFMOg4wZQPWTeIVRxYdZE3YCLjeo/s1600/IMGP1807.JPG" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi1rjTUXTkb4kKeN-_h5vyXH0q00aIZrVc6B2jRy-NPMiiIxEgjAxbmDFBOr4isj4EGGUr4RdiR22pn6Oyu0JohCvo_k-1o1PXqwnIvjXV2YhBS0vpVFMOg4wZQPWTeIVRxYdZE3YCLjeo/s400/IMGP1807.JPG" width="400" /></a><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhs8ngl7c-q00j_FTwkF_mZan3OUlQlu67ki1Jm_kVuCGCjhS-HcqAAul9hfjsJbJ-T6HpJJyQNwwMvUTSfu8yZnNDfvNpim6tvO1QJUe-7PnD9FCivJQbAbdps6Pnm7yRdsKew74_rwec/s1600/IMGP1807.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"></a></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><i>Rağout </i>Fransızca' da istah açtırıcı anlamına geliyor ve tek numarası eti roj yada kırmızı yoğun bir şarapla söndürdükten sonra, danacığımızı kısık ateşte saatlerce (fakat abartmayalım) pişirmektir. Garnitürü patates ve havuç olur genellikle, ama kurallara her zaman uymaya gerek yok.</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjTEW5rlHi4HeSs_Cio2bNy2-10yE5nbqoL3Sv8eJiofsC64IfXd0DvPcc80GL397o_YGlsZuTn5QQlss8O09xKWjOi696Vo2MsrPge1vLC6915gYcbKRqk3J_pslNDPCGhyouwpOk10iE/s1600/IMGP1839.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjTEW5rlHi4HeSs_Cio2bNy2-10yE5nbqoL3Sv8eJiofsC64IfXd0DvPcc80GL397o_YGlsZuTn5QQlss8O09xKWjOi696Vo2MsrPge1vLC6915gYcbKRqk3J_pslNDPCGhyouwpOk10iE/s400/IMGP1839.JPG" width="400" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"> <a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjPalA7mUN5MwP1cneT7OD-UFzdY6y6noeObPmQN6zgAQl5uCA9e3XeRX_ltnXwtCELRyXapqn2vqZoNpqK231Qm97A_StH0jmzk4mSmtVM1m7PvbOMmTCAKNFJ62ChhJSMZGAO3M0sPMM/s1600/IMGP1839.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><br />
</a></div><div style="text-align: justify;">Ne kadar güzel bir yemekti, her lokmayı hissederek yedik sevgili arkadaşlarla. Başka türlü yenilemez zaten şarapla pişirilen herhangi bir tabak. Duygusuz kalmışken, çatal ağızdan uzaklaşırken dilde asıl bıraktığı duygulardan oluşan bir lokma.</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhQpNmZbAB11ne-Nc3vNoAVBjgRAeDzvowAHSCvW9DLJbCayKhjN9bAUJbFuTBuehiL38CJ2yf02b7Wk73F4ivFv-fD6940iWa4vxmCxZhfIdKPdsMj-U7L_Kosyvoq8FMxS9amAs4_PrA/s1600/IMGP1859.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhQpNmZbAB11ne-Nc3vNoAVBjgRAeDzvowAHSCvW9DLJbCayKhjN9bAUJbFuTBuehiL38CJ2yf02b7Wk73F4ivFv-fD6940iWa4vxmCxZhfIdKPdsMj-U7L_Kosyvoq8FMxS9amAs4_PrA/s640/IMGP1859.JPG" width="480" /></a></div></div>Stavrianihttp://www.blogger.com/profile/12594839603846494096noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7645779862371815804.post-82206282338497711142011-04-30T12:57:00.000-07:002011-05-02T04:37:43.374-07:00pırasalı, patatesli çupra fırında<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">Sevdiğiniz arkadaşlar aniden " özledik seni, geliyoruz " dediler. Gün önemli değil, birbirinizi özlemişsiniz işte! Fırında aheste aheste pişirilecek "çupra" dişinda aklınıza gelen daha samimi ve mis kokulu başka yemek var mı? Lezzetli balığın suyunu tutkuyla emecek küp şeklinde kesilmiş patates, karamelize tadıyla gülümseten pırasa ve soğan, beyaz şarap yada rakı eşliğinde özlediklerinize sıcak bir sofra armağan edin! A, bir de unutmayın, arkadaş hasretinizi sonlandıracak misafir rakı değil, dere otudur...<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEijyVWV66TmAouA62wW5b-ZEF54JxrNio7r3pOBvq-7mAuY32M5rNs5aeoZHbdacyJiXn7xlUqgXyXHB5ckAeOy3-CBJ029BG5SeoPE_awueTf8EaLsbZhRy_plOVrF8bC1GkmS71-9k_M/s1600/IMGP0743.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEijyVWV66TmAouA62wW5b-ZEF54JxrNio7r3pOBvq-7mAuY32M5rNs5aeoZHbdacyJiXn7xlUqgXyXHB5ckAeOy3-CBJ029BG5SeoPE_awueTf8EaLsbZhRy_plOVrF8bC1GkmS71-9k_M/s320/IMGP0743.JPG" width="254" /></a></div><br />
</div>Stavrianihttp://www.blogger.com/profile/12594839603846494096noreply@blogger.com0