Mani: sırların beslenmek istediği yer
Masallar güzel ama acıktııııkkkk! diye sesler gelmeye başladı. Merak etmeyin, anlatırken Mani'den getirdiğim ve Yunanistan'daki tadımcıların belki tatmış olduğumuz en güzel şeydir dedikleri siglinodan size etkileyici bir tabak hazırladım. Siglino Noel'den önce kestikleri domuz kurbanlarından yapılırmış. O zor zamanlarda ne buzdolapları ne de teknolojinin mücizeleri mevcutmuş ve oradaki fakir doğanın verdikleriyle geçinmek zorundalarmış, o yüzden yıl boyu et tüketebilmek için domuz etini çok ustaca bir şekilde pişirirlermiş; Şöminenin yanında adaçayı yakarak et parçalarını bekletirlermiş. Yalnız et pişmezmiş, sadece kurutulurmuş. Arada bir ete küçük kesikler atıp aralıklarına deniz tuzu yerleştirirlermiş, böylece hem etin içini "yakarlarmış" hem de mikroplar öldürülürmüş. Sonra, kiremitli küpler içinde füme edilmiş eti portakal kabuklarıyla birlikte saklarlarmış ve etin yağıyla neredeyse görünmeyecek kadar eşsiz lezzeti örtelermiş. Et aylarca hem gururunu hem görkemini sürdürebilirmiş, o yüzden Yunanistan'dan getirmek hiç de büyütülecek bir dert değil!
Bugünkü tabak bayağı çağdaş, fakat yöresel malzemelerle kombine ettiğimiz için bambaşka bir dimamik kazandırır damağa. Tavamıza yağ dökmeden orta ince şeritler halinde füme güzelliğimizi çıtır cıtır oluncaya kadar sote ediyoruz . Olmuş mu, aferin; Şimdi altı yumurtanın sarı kalplerini söküp iyice çalkalıyoruz. Büyük bir tencereye koyuyoruz altın köpüğü ve spagettimizin haşlandığı suyundan 5-6 çorba kaşığı ekleyerek tutkuyla karıştırmaya devam ediyoruz. Ve artık çok yorulunca, ilk önce süzgeçe uğramış hala sıcak makarnamızı de sıvı birleşime veriyoruz. Sosumuz sulu değil, dolgun ve oturaklı olmalı. Sonrası daha güzel; Portakal kokan domuz bastonlarını spagettili labirentte serbest bırakıyoruz ve taze karabiber yağdıracak bir avuç bulut geçiriyoruz tencerenin üstünden. Kuru keçi peyniri bulabiliyorsanız rendeleyip tabağın oldukça kışkırtıcı lezzetini destekleyebilirsiniz, yoksa güvenli yoldan gidip parmesanla tamamlayabilirsiniz. Şaraplığınızda roj şişe var mı? Varsa, Mani'de yolculuğunuz yeni başladı!
13:04 | Katigories imam bayılmaz, makarna | 0 Comments
şeftalili domuz eti: imamın dişinda herkes bayıldı
Yunan mutfağı domuz etini hor görmez, onunla kavga etmez, beddua okumaz sadece fırına verip pişirir ve tadını çıkarır. Ve madem Yunan mutfağını sunuyoruz domuz etini sunmadan geçemeyiz.
Sevgili yemek severler domuz eti kokmuyor, hatta çok tarafsız bir kokusu var, her türlü baharatı kaldırır, dolgun tadıyla tatmin eder, ıgzarası ise söylendiği kadar efsanevi!
Kırmızı et tüketimini abartmazsak bize verecek çok faydalı hediyeleri var; özellikle domuz eti içerdiği demir ile, vitamin B öğeleriyle, aminoksitleriyle kalitesi yüksek olan bir protein kaynağıdır ve savunma mekanizmamızın en sağlam destekçilerinden biridir. Tekrar hatırlatıyorum, ölçülü tüketmek lazım!
Köyümden getirdiğim taze domuz etini daha iyi bir şekilde değerlendiremezdim sanırım. Şeftali tam mevsiminde, etimize bambaşka bir ferahlık kattı, ayrıca kokusu tabağımızı yazın rüzgarları kadar hafif yaptı. Kuzey Yunanistan'da bulursunuz bu lezzeti, hatta Kozani'de, bulamazsanız da, ye iç sev size Kozani'yi getirir.
Domuzcuğa heyecan katmak için değişik baharatlara ihtiyacınız yok, kendisinden lezzetli ve klasik düeti kullanırsanız; tuz-karabiber, müthiş bir tat yaratmış olursunuz. Yok illaki tabağıma daha teatral bir ruh vermek istiyorum diyorsanız, o zaman taze biberiye ile yetinmenizi önereceğim.
Etin suyunda pişmiş şeftalinin kalın kesilmiş soğanlarıyla birlikte gözlerinizi doyurmak için yeterli olmadığını düşünüyorsanız, hafif acılı ama her açıdan da hafif yaz sebzeleriyle yapılmış kepekli bulgur pilavı ile eşlik edin!
Ne kadar beyaz şarap taraftarı olsam da, bu tabak ancak sek kırmızı bir şarapla yenilir, yoksa sofradan biraz durgun kalkarsınız...
14:46 | Katigories imam bayılmaz | 7 Comments