dana etli stifado: midenin ciddi muhabbeti

O yüzden vahşice seviyorum Yunan mutfağını; çünkü, yemek kültürü müthiş olan komşulları var ve hepsiyle birlikte yaşamak zorunda kaldı (tahmin edildiğinden çok daha eğlenceli olmalıydı bu bence). Sonuç olarak, barok zamanları savaşlarının tek acıtmayan tarafı, yemek alışkanlıklarının bir araya gelmesi ve onların birleşiminden bir sürü gastronomik mucizelerin doğmasıdır. O efsanelerden birisi stifado ve onu anlatmak resmen beni ağlatıyor...


Başroldeki malzemelerimiz inci görünümlü arpacık soğanlar, mesih sarımsak, melankolik defne yaprağı, barışçıl tarçın ve en büyük saplantım, iktidarlı tane yenibahar. "Eyvallah, güzel anlatmışsın ama stifado nedir, meraktan ölüyoruz!" diyorsanız, hemen diriliş eylemine geçiyorum! Az önce Yunanistan'ın fevkalade komşullardan bahsettim ve 10 puan Italya'ya vermek istiyorum (12 puanı Türkiye'ye saklıyorum, net)! Sevgili damak hastaları, stifado bir pişirme yöntemidir ve Cenevizlilerden geldi, onlar da antik Yunanlılardan alıntı yaptılar; şu müthiş işe bakın, resmen yaşıyoruz birbirimizi! Stifado'nun anlamı ise, az sıvıyla, neredeyse buharda ve aheste aheste (bayılıyorum ahesteyi kullanmaya) pişen yemektir.Yunaninstan'nın kalbindeyiz şu an.


Sıkça hazırlanan bir yemek olmasa da, sevdiklerimizin tümünün gelmesini sağlamak için "stifado yapacağım" dememiz yeterli; en artist akraba ya da arkadaşın davetiyeyi redetmesi mümkün olmayacak, bu kadar basit.
Çünkü bu minik soğanlar öyle tatlı ki, öyle iddialı ki, tadına bayılmayan ancak kalpsız olabilir (aynı zamanda davetlilerden kimlerin merhametsiz olup olmadığını ölçmek için ideal bir tuzak tabağı).


Böyle şeytanca bir proje için, ilk yapmanız gereken şey, kullanacağınız ete karar vermek ve gidip kasaptan almaktır tabi ki. Bana sorarsanız, ciddi bir stifado için tavşan etini tercih etmenizi önereceğim; ama, muthemelen bu kadar cesur ve açık olmayıp dana etini tercih edeceğinizi tahmin ettiğim için, ben de dana eti kullandım. Ama sonunda kaçamayacaksınız, tavşanı da yaptıracağım size, biraz zamana ihtiyacınız var, hepsi bu... Antrikot gayet uygun, lokma büyüklüğünden oldukça büyük parçalara kestirin, küçük kesikler atıp sarımsak parçaları saklayın ve tuz-karabiberledikten sonra zeytin yağda sote edin. Kırmızı şarapla söndürün; evde ne varsa, sek ya da tatlı, ikisi de aynı kibarlikla davranacaklar ete. Şarabın izleri tamamen kaybolmadan önce, küp şeklinde 5-6 tane organik domates ve renk için bir çorba kaşığı domates salçası, az zeytin yağı ve az kaynamış su da ekleyin ve kısık ateşte pişmesine izin verin.


Et pişerken arpacık soğanlarıyla takılın (sağlam bir tat istiyorsanız sert olmalarına özen gösterin). Zeytin yağda incilere biraz tuz attın, baharatları da ekleyerek sote edin ve kendinizi 5-7 dakika için inanılmaz bir koku festivaline gönderin. Açgözlü bir şekilde koklayın, koklayın...Yanan tarçın yaşamınızın en güzel anılarını uykudan kaldırmazsa bir daha stifado yemeyeyim! Et iyice yumuşamaya başlayınca bütün baharatlarıyla sote edilmiş soğanları ete kavuşturun ve arpacıkları dağılmadan antrikotla birlikte pişirin.

Teyzeler ve ninelerim bu yemeği tencereden çıktığı gibi servis ederlerdi. Zaten stifado yapmak yeterince büyük bir olaydı. Bu tabak değişik bir ciddiyet getirirdi evimizin mutfağına, hayranlık ve saygı uyandıran resmi karakteriyle sofradaki varlığı kısa süreli bir sessizliğin nedeni olurdu hep. Lakin ben (muhteşem yüzyıldan alıntı) pilav da yaptım yanında; çünkü, sevdiklerimi şırmartmaya bayılıyorum. Sonuçta onlar olmazsa yemeklerimin gidecek hiçbir yeri yok...










Powered by Blogger.